SOL ELİN LANETLENDİĞİ YILLAR…

“Hayat, sağ elini kullanmayı tercih eden (sağlak) insanlar için tasarlanmıştır. Çünkü popülasyonun %85-90 civarı, sağ elini kullanmaktadır; geriye kalan %10-15'lik kesim sol elini kullanmayı tercih eder (solak)” diyor, Evrim Ağacı isimli web sitesinin kurucusu Çağrı Mert Bakırcı. 

Katılmamak elde değil... Etrafımıza şöyle bir baktığımızda, hayatın içinde yer alan hemen her icadın, her eşyanın ya da düzenlenmiş her alanın sağlak insanlara uygun olarak tasarlandığını rahatlıkla görebiliriz. Mutfak eşyalarından kırtasiyeye, enstrümanlardan kapı tutmaçlarına kadar… Solaklar için bu düzene uyum sağlayabilmek ve bu tepe taklak düzende kolayca var olabilmek bazı dönemlerde daha zorlayıcı olabilir, özellikle sağlak düzenle ilk karşılaştıkları okul yaşantılarında. Tüm bunların yanı sıra bir de aile ya da sosyal çevreden gelen “sağ elini kullan” baskısı varsa solakların hayatı daha da karmaşıklaşıyor. 

İlkokula başladığım yılın ilk haftalarıydı. Harflerle ilgili yaptığımız bir sınıf çalışmasında, sıra arkadaşımızın sırtına parmağımızla öğrendiğimiz harfleri yazıyorduk. Hepimiz hem eğeleniyor hem öğreniyorduk. Başıma sertçe vurulan cetvelin acısıyla arkama döndüm. Öğretmenimin “sağ elinle, sağ elinle” diyen otoriter sesi ve kızgın yüz ifadesiyle karşılaştım. O kadar korktum ki, o günden sonra bir süre ben bile sol elimi lanetledim. Aradan birkaç gün geçti. Evde kardeşimle oyun oynuyorduk. Ben öğretmendim, o da öğrencim. Ben söylüyordum, o da duvara tebeşirle söylediklerimi yazıyordu. Ve ben, daha yaptığı ilk hatada onu uyarmak için tıpkı öğretmenim gibi cetvelle çat diye kafasına vurdum! Bu tavrım, o sırada kendi işiyle meşgul gibi görünen annemin gözünden kaçmadı. Sadece “bir daha göster” dediğini hatırlıyorum. Gösterdim ve yaşadığım olayı anlattım. Hiçbir tepki vermedi… İlginç bir şekilde öğretmenimin birinci dönemin sonunda tayini çıktı ve okuldan ayrıldı.  Yıllar sonra anneme sorduğumda, ertesi sabah soluğu okulda aldığını ve öğretmen için gerekli işlemin başlatılması için dilekçe verdiğini söyleyecekti.

Öğretmen gitti ama korkusu kaldı… Bir dönemi onunla geçirmiştim. Ne yazık ki bir daha kalemi hiç sol elime almaya teşebbüs etmedim. Yıllar içinde her iki elimi de çok iyi kullanır hale geldim. Kötü olan şu ki, bu yaşımda hâlâ dişlerimi sağ elimle fırçalayamazken baskın olan sol elimle yazı yazamıyorum. Bu anekdotu paylaşmak istedim; çünkü ilkokula başladığım yıl bilinçsiz bir öğretmenin yanlış tutumuyla sol elim bir süreliğine de olsa benden duygusal olarak alındı. Kendi bedenimde bir düşmanla yaşıyormuşum hissiyle karşı karşıya bırakıldım; üstelik her işimi sadece o düşmanla yapabiliyorken! Hiçbir çocuğun benim yaşadığım bu ikilemi ve korkuyu yaşamasını istemem. 

Eminim birçok solağın bu konuda anlatacak birden fazla hikayesi vardır. Kendi adıma söyleyebilirim ki, el tercihi konusu özellikle solakların yaşamında kalem tutmanın çok ötesinde bir anlam ve deneyim ifade eder. Anne babaların bu konudaki bilinçli ve sağduyulu tavırları çocuğun hayatında kritik bir rol oynar. Çünkü her çocuk kendine has potansiyeli ile doğar. Hayata geldikten kısa bir süre sonra içine doğduğu dünyaya tutunabilmek, o dünya ile temas kurabilmek ve kendisini ifade edebilmek için duyularıyla birlikte ellerini de kullanmaya başlar. Dijital medyada sıkça rastladığımız, ebeveynlerinin parmaklarını elleriyle sıkıca kavrayan bebek fotoğrafları belki de bahsettiğim bu hayata tutunma çabasının en anlamlı kanıtıdır.

Her ne kadar duyularımız sayesinde hayatta kalabiliyor olsak da dokunma duyumuzun bize bahşettiği dokunma hissi hepimiz için ayrı bir anlam taşır. Dokunmak tüm yaşam unsurlarını somutlaştırır, hayatta kalmanın çok ötesinde duygusal bir tatmin ve hayatı anlamlandırma olanağı sunar. Küçük bir bebek tüm duygularını yüzü, sesi ve elleriyle ifade eder. Okul hayatı başladığında da çocuğumuzun yeni tanıştığı öğretmenine dokunuşu, yeni okulundaki arkadaşlarla, oyuncaklarla veya parktaki kumlarla oynayışı bize bir anlam ifade eder. “Öğretmenini çok sevdi, görünce hemen sarıldı” ya da “okuldaki oyuncaklara bayıldı, elinden bırakmadı” deriz örneğin; o sırada çocuk yeni hayatına elleri aracılığı ile dokunuyordur oysa…

4-9 yaş aralığında çocuklardan öğrendiklerini yazılı ve görsel olarak ifade etmelerini bekleriz. İşte bu noktada, doğdukları andan başlayarak baskın hale gelen el tercihi devreye girer. Uzmanlar bunu “baskın el” ya da “ellilik” olarak tanımlıyorlar. Baskın el diğerine göre daha beceriklidir, hızı ve performansı daha yüksektir, içgüdüsel bir eğilimle hareket eder.  Beynin iki yarım küresinden biri olan sağ yarım küre sol el işlevlerini, sol yarım küre sağ el işlevlerini yönetir. Yani aslında her şey hangi yarım küremizin daha aktif olduğuyla ilgilidir. Aile ya da öğretmen baskısı çocuğun el tercihini değiştirilebilir ancak; bu tutum çocuğun doğasına aykırı olduğu için duygusal travmaları, sözcüklerin yanlış sıralanmasıyla ilgili konuşma bozukluklarını, yazma hızında zorlanmaları, yer ve yön bulma gibi zorlukları da beraberinde getirir. 

Yapılan araştırmalar, baskın el eğiliminin alışageldiğimiz sağlaklık ve solaklıktan çok daha fazla kategorisi olduğunu söylüyor. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak isterseniz buradan yazısına bir göz atmanızı öneririm. 

Yine de ben, “çocuğumuzun hangi elinin baskın olduğunu nasıl anlayacağız” sorusunu kısaca yanıtlamak isterim. 
Baskın el tercihi hızlıca fark edilebilen bir özelliktir. Çocuk hayatının ilk aylarından itibaren ona uzatılan nesneleri bu baskın elle kavramaya çalışır. İlk adımlarını baskın ayağı ile atar. Refleksleri baskın olan tarafa göre şekillenir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntı, kas gelişiminin el tercihine olan etkisidir. Her işleri ebeveynleri tarafından yapılan çocuklarda iki elde de kaslar yeteri kadar gelişmemiş olabilir. Bu çocuklar özellikle kaşık, kalem ya da makas gibi materyalleri kullanırken çok hızlı yorulurlar ve sık sık el değiştirirler. Okul öncesi eğitim süreciyle birlikte öğretmenlerin yaptığı gözlem ve çalışmalarla baskın elin hangisi olduğu saptandığında çocuk ilkokula el tercihini netleştirmiş olarak gidebilir. Sol el tercihi olan çocuklar için piyasada kolaylıkla bulunabilecek makas, kalem gibi temel eğitim materyallerini sınıflarda bulundurmak, solak çocukların oturma alanlarını sağlak çocuklardan etkilenmeyecek şekilde düzenlemek, sportif etkinliklerde sol eli ya da sol ayağı güçlü çocukları onore etmek bu çocukların kendilerini daha iyi hissetmelerine ve kendilerini gerçekleştirmelerine olanak sağlayacaktır. 

Son söz… 
Bu yazımı izninizle sol elime ithaf etmek istiyorum. Beraber ne çok şeyi başardığımızı düşündükçe onu her gün daha çok seviyorum…