Yahudi tarihinde Babil Sürgünü;  İbranicesi "Gelot Bavel" olarak bilinen tarihi olaya bir bakalım. MÖ altıncı yüzyılda Antik Yehuda Krallığı Babil İmparatorluğu tarafından yıkılır. Bu tarihden itibaren  Yahudiler esir edilerek topluca Babil'e sürgün edilirler. Sürgün dönemi, MÖ 538'de Babil'in Persler tarafından yıkılması ile resmen sona erer. Pers Kralı Büyük Kiros, Yahudilerin yeniden Kenan topraklarına geri dönmelerine izin verir. Pers Kralığı Yahudilerin yıkık mabedini bizzat inşa ettirmiş ve her türlü desteği Yahudilere vermiştir. Pers Kralı Kiros'un Yahudilere yapmış olduğu bu yardımından dolayı   günümüzde  Yahudiler hâla Kiros'u ve Persleri övğü ve minnetle hatırlarlar. 

İsrail'in kuruluşundan bu yana yaşadığı en büyük meşruiyet sorunu ne derseniz; 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail istihbaratının kışkırtması ile Hamas'ın başlattığı füze saldırısı ve sonrası İsrail'in Filistinlilere yapmış olduğu insanlık suçu soykırımdır.   Kenan'a dönen İbraniler Filistinlilere uyguladıkları soykırımı kamufle etmek; mazlum postuyla dünya arenasında ahkam kesmek için Pers Kralı Kiros'un torunlarının desteğine ihtiyaç duydular. Bu konuya küçük bir virgul koyup yine Arap coğrafyasında yaşanan birkaç olaydan  bahsederek konuyu birleştireceğim. 

6 Ekim 1973 yılında başlayan 6 gün savaşı sonrası  Enver Sedat, İsrail’in o zamanki Filistin devleti üzerinde hakim olduğu bölge sınırlarını tanımıştı.  Bu konuda diğer Arap ülkelerinin bu görüşü kabul etmeleri için davette bulunmuştu. Bu çağrı sonrası Arap dünyası tarafından  Enver Sedat "Hain" ilan edilmişti.  

6 Ekim1981 yılında Mısır'ın  başkenti Kahire'de 6 gün savaşının 8. yıl dönumü için resmi tören düzenlenir. Düzenlenen bu törende Enver Sedat Cihat Hareketi mensubu Mısırlı bir subay tarafından suikast sonucu öldürülür. Toplam 11 kişinin katledildiği bu terör saldırısında ilginç isimlerde hayatını kaybeder. Hayatını kaybedenler arasında Ortadoks bir pispokos, Uman Krallığına mensup bir General, dönemin Küba Büyükelçisi, İrlanda Savunma Bakanı, ABD'li 4 üst düzey subay bulunmaktadır. Bu ABD'li subayların ortak özellikleri var mı? derseniz evet var. Hepsi Ortadoğu ve Orta Asya uzmanı olması ilk etapta dikkat cekmektedir. Afganistan'da görev yapmış olmaları olayı daha da ilğinç kılmakta. Bu askerlerin  CETCOM yani Amerika Birlesik Devletleri Merkez Komutanlığı mensupları olmaları. Gerçi CETCOM 1983 yılında resmi olarak kurulsa da ilk faliyetleri Rusya'nın Afganistan'ı işgali öncesinde başladığı bilinmektedir. Süpriz olan ise bu askerlerin Rusya tarafından Afganistan'da devşirildiklerinin ABD tarafından tespit edilmiş olmasıdır.  Soğuk savaş döneminde bu askerler CİA'nın Ortadoğu merkez üssünün bulunduğu Kahiri'de görevlendirilmeleri Enver Sedat suikastının karanlık bölümüdür.

1 Subat 1979 yılında İran'da güya İslamcı bir devrim yapılarak Ayetullah Humeyni iktidara getirildi.  Dış görüntüsü İslamcı; içi yapısı tamamen Pers faşizmi ile bütünleşen İran, Ortadoğu'da yeni aktör olarak devreye alındı. İran bir taraftan kültür emperyalizmi ile Türk Dünyasını işgale başladı; diğer taraftan ise İran ile İsrail arasında kayıkcı kavgası İsrailin elini rahattı. Tabiki her şeyin bir bedeli vardır. İsrail tarafindan 1 Nisan 2024 tarihinde Suriye'nin başkenti Şam'da İran Büyükelçiliğini vurdu. İsrail'in bu saldırısı sonrası öldürülen  diplomatların ve İran Devrim Muhafızlarının hangi devletlerce devşirildiği bilinmemekle birlikte, bu soruyu tarihe not düşmekte fayda vardır. Yine 3 Ocak 2020 de Kasım Süleymani ABD tarafindan Irak topraklarında öldürüldü. İran devlet yetkilileri salya sümük ağladılar, intikam yeminleriyle böğürdüler. Sonra Pers şövenizminin söz dinletemediği asimetrik savaş uzmanı Kasım Süleymani'ye den kurtulmuş oldular. Kasımi sonrası Beşar Esat rahatladı aynı zamanda Suriye'de PKK'nın ABD 'den destek alması hızlandı. Yani İran Kasımi'den kurtuldu; ABD'nin ve İsrail'in elini güçkendirdi. Türkiye'yi ise sıkıştırmış oldu.  

İran ile İsrail arasindaki bu garip ilişkiye arasıra dahil olan ülkeler ise ABD, İngiltere ve Fransadır. Tüm çaba İsrailin mazlum rolüne bürünerek Müslüman  soykırımına devam etmesinin sağlanmasıdır. Ortadoğuda ki yaşayan halkları koyun sürüsü gibi gören bu yapı, eski dostların dostluklarının geregini yapmalarından başka bir şey değildir.

Gelelim iç siyasete. 31 Mart 2024 yerel seçimler sonucu iç siyasette pandoranın kutusu açılmış oldu. Bu saatten sonra çok renkli haberler izleyeceğiz. İstakoz yenmesi caiz mi degil mi? bilmem ancak canlı canlı kaynar suya atılarak pişirilen bir canlıyı yemek vicdani mi? Sayın milletvekiline sormakta fayda var. Fakirlik içinde kıvranan vatandaşın gözüne sokar gibi bu şatafatlı görüntüleri görgüsüz bir şekilde paylaşmak haramzadelikden başka bir şey değildir. Benim verdiğim vergiler ile maaş alan bu vekilin bu aymazlıgı tarihe geçecektir.  Yemeğin ücretinin tartışilması ise zenginin parası züürtün çenesini yorar cinsindendir. Esas sorulması gereken sorunun şu olması gerekir. Sizde hiç utanma duyğusu var mı? Bu görgüsüzlüğün ardı kesilecek gibi görünmüyor. Aslında Zehra Taşkesenoğlu'nun 2,5 milyon dolarlık yatı ile başlayan; Tugut Altınok'un mal varlığı ile devam eden bu ifşaalar AK Partinin kaybettiği belediyelerdeki kaynak israfının ifşaası ile pik noktaya ulaşacaktır.

Bakalım siyaset yeni hadsizler ve görgüsüzler mi üretecek? yoksa gerçekten şeffaf bir yönetim mi göreceğiz?