1950’de Ardahan’da dünyaya gelen Mahmut Baycan, ilk yazma denemelerine ortaokulda başlar. Liseye kadar aynı şehirde okuyup bitirir. Çocuk yaşta gazetelerde çırak olarak çalışırken yazmaya başladıysa da uzun yıllar hobi olarak kalır. 

İlk şiiri ve ilk öyküsü “Su Satan Çocuklar” 1966’da çalıştığı gazetede yayımlanır. İlk şiir kitabı “Anka Kuşu Öldü mü?” çocukken dinlediği anlatılara ve çocukluk anılarına dayanırken, ikinci şiir kitabı 'Yaprak ve Su' günlük yaşamın çelişkilerini anlatan sosyal içerikli şiirlerden oluşur. Arından peş peşe öykü kitapları çıkar; “Zilli Saat” 2019’da; “Hücremde Sinek” 2020’de, Eskiler Satıyorum” 2021’de yayınlanır.  Yakın zamanda Kora Yayınları tarafından yayınlanan ilk romanı “Kumkapılı Kadın” da ise Ermeni kızı Ani ile Reşat’ın aşkını sürükleyici bir dille anlatır. Yazarın, gerçek yaşamdan esinlenilerek yazdığı “Kumkapılı Kadın” kurgu, dil, akış ve biçem olarak, usta işi bir roman. 

Romanın ana karakterlerinden Reşat, dar gelirli olduğu için hem çalışıp hem okuyan bir üniversite öğrencisidir. Bir gün vapurda Ermeni Ani ile karşılaşır ve âşık olur. Ani’nin de kendisi gibi Laleli’de oturduğunu öğrenince aralarındaki ilişki hızla ilerler ve sevgili olurlar. 1970’li yıllarda geçen hikayenin arka fonunda dönemin siyasal atmosferi de sergilenir. Öyle ki her ikisi de sol görüşlü olmasından dolayı 1 Mayıs 1977’de Taksim gerçekleşen mitinge katılırlar ancak kanlı 1 Mayıs’ta ezilmekten zor kurtulurlar. Mahmut Baycan, ayrı dinlerden ve uluslardan olan, birbirini seven iki gencin acıklı yaşam öykülerini roman boyunca gözler önüne serer. Aşkın yok ettiği iki gencin yaşamını şiirsel bir dille yansıtır. 

Baycan, Kumkapılı Kadın kitabında Yeşilçam filmleri tadında sonu mutsuzlukla bitecek bir öykü anlatır. Sonu mutsuzlukla biten bütün aşklar gibi bize sonu mutsuzlukla bitecek bir roman okutur. Mahmut Baycan’ın Kumkapı Kadın’ı Ermeni kızı Ani, sevdiği için sevdiğini, Reşat’ı kendinden uzaklaştırır. Haklı bir gerekçesi var, sevgiliyi mutsuz etmemek. Aynı zamanda hemşerisi de olan ünlü yönetmen Reis Çelik, “Mahmut Baycan’ın gözleri bende olsaydı, kamera kullanmazdım” boşuna demiyor.