14 Mayıs 2023 tarihinde Türk milleti tüm dünyaya ders niteliğinde bir seçim yapacaktır. Bu seçim Türk demokrasinin bayramı olacaktır. Özgür, hukuki, arsızlığın ve hırsızlığın olmadığı bir seçim gerçekleştireceğiz. Devletimizin ilgili tüm birimleri siyasi parti tüzel kişilikleri ve temsilcileriyle uluslararası gözlemci kurum ve kuruluşların gıpta ile baktıkları bir seçim gerçekleştireceğiz. Kimse bizi dövdüler, sandıkları çaldılar, silah gölgesinde seçim yaptılar diyemeyecek.
Bu seçim ne Çin modeline benziyecek, ne Venezuella, ne de Suriye seçimlerine. Bu seçim Türk milletinin yüz yılı geçkin demokrasi geleneğinin güzel bir tezahürü olarak ortaya çıkacaktır.

Tabii bu seçim için çeşitli söylemlerde bulunanlar var. Bu bayram gününü bozmaya çalışacaklar var. Her ne olursa olsun Türk milleti eğemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu ne unutacaktır ne de unutturacaktır. 
Kimileri 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlerin iktidarı tasviye etmek için yapılacağını söyleyebilmektedir. Bu bahse konu olan söylem sadece iktidara yalakalık olsun diye saçmalamanın hız sınırını aşmasından başka bir şey değildir. Çünkü bu seçimin gününü iktidar belirlemişken; şimdi bu söylem sadece muhalefetin ekmeğine yağ sürmekten ileri gitmez. Seçim için alınan kararın uygulanmaması için tek şart vardır ki inşallah öyle bir şey ile karşılaşılmaz. Savaş tüm insanlık için kabustan başka bir şey değildir. 

Bu seçimlerin belkide en önemli kıstası aday vekillerin güvenlik soruşturmalarının tam yapılıp yapılmadığı olacaktır. Yarın bir gün bu seçilen vekilin suç dosyası varmış demek belediye seçimlerinde yapılan yanlışın milletvekillerine uyarlamasından başka bir şey olmaz. Bu yanlış cehennemin kapılarının açılması demektir. Seçilmiş kişilerin seçilmeden önce dosyasını tam olarak araştırmayan adalet ve güvenlik bürokrasisi Türk devletine zarar vermekten başka bir iş yapmamış olur. 
Son günlerde ikinci Sedat Peker olarak nitelendirilen Muhammed Yakut vakası pek toz kaldırmasa da Türk bürokrasisinin, siyasetinin ve iş dünyasının ne kadar toz içerisinde olduğunu yine yeniden ortaya koymuştur. Hem Sedat Peker’in hem de Muhammed Yakut’un söylediklerinin onda biri doğru ise vay memleketin haline. Bu suç örgütü lideri olduğu iddia edilen kişilerin yurtdışına kaçmaları ve oralardan sürgündeki prensler gibi hareket etmeleri Türk devletine yakışmıyor. Bir de memleketimizin operasyonlara açık olduğunu iddia etmek bu operasyonların bir parçası olup olmadığını akla getirmektedir ki hiç bir Türk vatandaşının başka ülkeler lehine operasyonun bir parçası olduğuna inanmak istemem.
Seçimin son düzlüğüne geldiğimizde tüm siyasi parti temsilcilerinin hayallerini süsleyen kırmızı plakalar, devlet gücü ve kudreti ile donanmış binalar ve makamlar hizmet aşkı ile yoğun geçen günler saatler vardır elbet. Bu hayaller bu devlete hizmet etmek için çalışan tüm siyasi parti mensuplarının en tabii haklarıdır. Bu konuda bu hayalleri gerçekleşen siyasal partilerin partizanlıktan uyanıp hak, hukuk, adalet, liyakat ve vicdan ile hareket edeceklerini hayal etmek istiyorum sıradan bir Türk vatandaşı olarak. Yok partizanlık ve karşıtlık güdüsü ile iktidar gücü kullanılmaya başlanırsa Allah muhafaza o zaman intikam duygularını kabartır ve çıkılmaz bir kaotizmin içerisine düşürür tüm milleti.
Türk devletinin 100. Yılında; nice bin yıllara yelken açmak için Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluş manifestosuna tekrar dönmesi gerekmektedir. Kurucu lider olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devlet içerisindeki tüm unsurlar tarafından kabul edilmesi ve saygı konusunda kimsenin yanlışa meyil etmemesi gerekmektedir. Üniter yapımız nasıl tartışmaya açılmayacaksa nesillerimizin devamı için aile yapısını korumanın da uygulayıcısı devlet olacaktır. 
Devlet ne o zümrenin ne bu zümrenin tekelinde olmadığı gibi devlet demokrasi ile nefes alıp hayat bulan geleceği için seçim yapan bir yaşayan organizasyondur. Devlet sensin benim, devlet o, bu, şudur. Devlet kısaca seksen beş milyondan oluşan Türk milletidir.  
3 Mayıs Türkçüler günü için Gazete Keçiören’de yayınlanan muhteşem bir çalışma dikkatimi çekti. Bir döneme iz vuran tabutluktan çıkıp iktidara yürüyen bir fikri anlatmış. Dün Türkçülüğü Atatürk ile karşıt gibi gösterenlere inat Türkün Başbuğu olan Atatürk’ün  şu sözler hiç unutulmamalıdır. “Taş kırılır, tunç erir, ama Türklük ebedidir.”