Geçen hafta ayın 15'inde küçük bir kaza sonucu sağ el bileğimi kırdığım için köşe yazımı yayınlayamadım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi beni Türk tabiplerine emanet edin dedim. Sağ olsunlar Profesör Doktor İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi ortopedi bölümündeki tüm çalışanların insanüstü gayretlerini gördüm. Hepsine buradan teşekkür ediyorum. Daha sonra detaylı bir sağlık dosyasını hazırlayarak siz okuyucularıma sunmayı düşünüyorum.

Siz rahmetli Aytunç Altındalı tanır mıydınız? Aytunç Bey'in bir televizyon programında söylediği şu sözleri kimse hafızasından çıkartmasın. " Ben aslen Çerkezim. Bununla iftihar ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir vatandaşıyım Dolayısıyla ben bir Türk'üm, Türküm bununlada gurur duyuyorum. Şimdi ben, benden bunu alacak adamın alnını karışlarım. Bunu benden kimse alamaz. Almaya kalkışanında canına okurum. Yani mümkün değil. Benim Türk olmam benim Çerkez olmam olayı biri benim kültürel kimlğimdir biri anayasal kimliğimdir. Dolayısıyladır ki Türkiyede anayasa yapılıyor bilmem ne yapılıyor böyle bir tartışma var. A Türk demek; biz Türk değiliz ne demek delimisin sen. İnsan çıldırma noktasına geliyor.. "

Artık Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzüncü yıl kutlamalarına son saydığımız bugünlerde Cumhuriyetimizin değerini anlamayanlar için rahmetli Aytunç Altındal'ın sözleriyle başladım yazıma. Kültürel kimliğiniz ve anayasal kimliğinizi şerefli bir şekilde taşıyamazsınız emperyal güçlerin oyuncağı olmaktan başka bir işe yaramazsınız. 1800'lü yılların sonundan itibaren İngilizlerin uyuttuğu Arap dünyası hala narkozdan uyanmadığı aşikar bir şekilde ortadadır. Türk milletinin yüz yıldır narkozda olduğunu iddia edenler ya tarihten bir haberdir, ya da art niyetli emperyalistlerin oyuncağından başka bir şey değildir. Şerif Hüseyin'in torunları ne yazık ki bugün İsrail zulmü altında kan ağlamaktalar. Bedevilerin iktidar hırsı mazlum Türk milletine yaptıkları ihanetlerin bedelini belki bugün ödüyorlardır kim bilir? Ne yazık ki bu bedeli günahsız çocuklar ve kadınlar çekmektedir. Zamanında Şerif Hüseyin'in yapmış olduğu ihanetler bir kenara bırakılarak günümüze bakmalıyız. Hiçbir kural ve kaide tanımayan Savaş hukuku gözetmeyen terör örgütü gibi davranan İsrail'in bu saldırılarına bir an önce son vermesi gerekmektedir. Bu durumda Benyamin Netenyahuyu modern Hitler olarak tanımlamamız yanlış olmaz. İsrail ABD tarafından bir karakol Devleti haline dönüştürülmüştür. Böyle aşağılık bir pozisyona düşmek aklı selim hiçbir İsrailli'nin de işine gelmemektedir. 2005'ten bu yana Filistin'in siyasi ve askeri olarak yönettiklerini iddia eden Hamas ve Hizbullah İsrail'e karşı hiçbir başarı elde edememişlerdir. Bu iki grubun İsrail'e karşı düzenledikleri eylemlerde Filistin halkını kalkan olarak kullanmaları akla farklı sorular getirmektedir. Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi Hamas'ın bu saldırısına Hamasın üst düzey yetkilileri ve Netanyahu  beraber  karar verilmiş olabilir mi? Bu tez göz ardı edilmemelidir. İngilizlerin 1900'lerin başında kurmuş olduğu Ortadoğu Projesi bugün kusursuz bir şekilde işlemektedir. Arapların kendi aralarındaki asabiye kavgası; diğer taraftan mezhep çatışmaları ve en komiği ise Türk düşmanlıkları bugün yaşadıkları musibetlerin azgınlıkların yegane sebebidir. Kıbrıs konusunda Rumların yanında yer alan, Azerbaycan konusunda Ermenileri, destekleyen, terör konusunda Türkiyenin yanında  değilde PKK terör örgütünün yanında yer alan; Çin'in Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine karşı uyguladığı her tür asimilasyon programlarında Çini desteklemekten geri durmayanlar Filistin devletinden başkası degildir.  Şerif Hüseyin'in torunları ne kadar hainlik yaparlarsa yapsınlar bölgede yaşayan masum insanların İsrail'in zulmü altında yaşamalarına Türk Milleti olarak göz yummamalıyız. İşin bir de diğer kısmı var ki bu hala kalbimizi yakan en derin acılardan birisidir. ilk kıblemiz olan Mescidi Aksanın; kutsal topraklarımızın İsrail gibi anarşist bir devlet tarafından işgal edilmiş olması kabul edilemez. Bir an önce sorunun iki devletli bir çözüme ulaştırması gerekiyorsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihsel sorumluluk sahibi olarak garantörlük hakkını alması ve bölgenin bir an önce huzura kavuşturulması gerekmektedir. Yaşadığımız bu günlerde Türk'ün adaletinin ne kadar önemli olduğu herkes tarafından anlaşılmıştır. Buradan kutsal topraklarımız olan Kudüs başta olmak üzere anıtsal yapıların ve ibadethanelerin korunması kollanması ibadete açık tutulmasını sadece ve sadece yine Türk milleti gerçekleştirebilir. 

Bugün Atatürk'ün ne kadar büyük bir devlet adamı olduğu, büyük bir lider olduğu, büyük bir devrimci olduğu anlaşılmaktadır. Yanı başımızda yaşanan kan vahşet gözyaşı bize Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ne kadar kıymetli olduğunu ortaya koymaktadır. Ortadoğu'da birer birer yıkılan devletler tarih sayfasına gömülmektedir. Kan gözyaşı ve fukaralığın hakim olduğu; adaletin olmadığı bu devletlerde halk tek çare olarak yine Anadolu'da varlığını devam ettiren Türk milletinin son kalesi olan Türkiye Cumhuriyeti devletine sığınmaktadır.  Bugün nüfusumuzun%20'sinden fazla geçici sığınmacı barındırırken Türk kimliğini unutanlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde ecdat'tan kalan kaleye Şerif Hüseyin'in paçavrasını asmaktan çekilmemektedirler. Aslında bu yaptıkları vatana ihanetle cezalandırılmalıdır. Cumhuriyetimizin 100 yılını yaşayacağımız bu günlerde kutlamaları çok büyük coşkuyla yapmalıyız. Kutlamaları kesinlikle yapmalıyız ki tüm dünya Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ne kadar büyük olduğunu anlasınlar.Ne mutlu Türküm diyene demenin ne kadar önemli ve özel olduğunu anlasınlar.