Duayen gazeteci Fatih Altaylının Youtube kanalını dikkatle takip ediyorum. Gazetecilik adına çok güzel işlere imza attığı konusunda kimsenin şüphesi olamaz. Düşüncelerine katılan olur, olmaz.  Fatih Altaylı'nın hem konuları dikkatle ele alması, hemde aldığı konuklar bakımından Türk yayın hayatına katkıları yatsınamaz. 

Fatih Altaylı geçen hafta misafir ettiği konuk ile birlikte Türkiye Cumhuriyetinin en önemli sorununu masaya yatırdı. 
Uzun süredir benimde üzerinde  çalıştığım konu göç mühendisliğine maruz bırakılan Türkiye Cumhuriyetinin durumu idi.  Prof. Dr. Nuray Ekşi ile ele aldıkları göç mühendisliği konusundaki tüm düşüncelerine katılıyorum. Bir nokta hariç. Herşeyden önce soydaşlarımızın yaşadıkları yerde müreffeh bir şekilde yaşamalarının sağlanması  konusunda ki düşüncelerine sonuna kadar katılıyorum ancak Afganistan'dan Türkiyeye gelen herkesi Afgan ya da Peştun olarak kabul etmemiz mümkün degildir. Afganistan'ın kuzeyi Batı Türkistan olarak adlandırıldığını burdan söylemek durumundayım. Afganistan'da yaşayan nufusun yaklaşık olarak %30 undan fazlası Türk kökenli olup Türkçe konuşurlar. Afganistan'da yaşayan Türk nufusu Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Hazara, Avşar ve Kızılbaşlardan müteşekkildir.  Bu gün Nuristan diye bilinen bölgede yaşayan şaman ve pagan  küçük topluluklar hala Türkçe konuşmaya devam etmekteler.  Buradan rahmetle ve minnetle andığım Kaşif Kozinoğlu yıllarını Afganistan'da geçirdi. Kaşif bey gibi yüzlerce Türk devlet görevlisi bölgede çalıştı. Bu bölge ile ilgili hatırlatmak için söylemek durumundayım; rahmetli Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün imzaladığı ilk antlaşmalardan birisi Sadabaht pahtı antlaşmasıdır. Kurtuluş savaşı sırasında Afganistan Türklerinin yardımı ve desteği  unutulamaz. Afganistandan gelen göç yoğunluğu içerisinde Türk kökenlilerin azlığını söylemek yanlış olmaz herhalde. Özellikle İran'ın peştun göçünü Türkiyeye yönlendirmesi ve yönetmesi Türkiyenin Pakistanlaştırılması çalışmasından başka bir şey değildir.  Afganistandan Türkiyeye göçen insanlarin en fazla % 15 Türk kökenli olup bunların tüm faaliyetleri bilinmektedir. Ne yazık ki Afganistanda RPG7 ile infaz edilen Türk kökenlilerin tek suçlarının Türk olmaları ve Taliban karşıtı olmalarıdır. Mezhep olarak baktığımızda bölgede yaşayan Alevi Türkler katledilmektedir. Türkiyeden sınırdışı edilen Afganistan vatandaşlarının çoğunluğunun Türk olması bu kişilerin hiç bir suça karışmamış olmaları dikkatten kaçmamaktadır.  Türk çocuklarının Talibanın insafina bırakılması akla farklı sorular getirmektedir. Peştunlar Türkiye'de elini kolunu sallaya gezebilmekteler.  Bu konuda canla başla çalışan Avrasya Türk Dernekleri Fedarasyonu ulaşabildikleri Afganistan Türklerine insani ve soydaşlık gereği destek vermektedir. Ne yazik ki ulaşamadıkları sınır dışı edilen Türkler Afganistanda kurşuna diziliyorlar. Yine Çin sevici bu iktidarın Uygur Türklerine karşı uygulanan soykırımı görmezden gelmesi unutulmamalıdır. Filistin için salya sümük ağlayanlar ne Afganistan için ne de Doğu Türkistan için tek laf etmemektedirler. 

Bu noktada duayen gazeteci Fatih Altaylı'ya Afganistan konusunda bir program yapmasını ve bu konudaki yayınları ele almasını ve mümkünse konunun muhatabı olan kişileri dinlemesini, dinletmesini rica ederim. Bu konuda son olarak şunu söylemek  durumundayım. Her Suriyeli Arap kökenli degildir, her Afganistan kökenli Peştun degildir, her Çin vatandaşı da Uygur değildir.

Fetöcülerin cezaevlerine attığı komutanların ilerleyen yaşlarından da kaynaklı olarak  çok ciddi sağlık sıkıntıları çektikleri bilinmektedir. 80 yaşını tamamlamış bu kişilerin  cezaevinde tutulmalarını anlamak mümkün degil. Hizbullah, İBDA-C, DEAS gibi terör örgütlerinin bazı mensuplarının yaşlılık ve sağlık problemleri öne sürülerek serbest bırakıldığı bilinmektedir. Bu kişilerin normal hayata dönme lüksü varken Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir dönem komuta kademesinde çalışan, fetöcülerin ölüm listesinde olan, PKK' nın infaz listesinde bulunan bu komutanların hala zindanlarda tutulmasını nasıl izah edebilirsiniz. Bu durum Türk adaletinin vicdanını sızlatmıyorsa bile Türk milletinin vicdanında  derin yaralar açmaktadır.

31 Mart 2024 yerel seçimlerine sayılı günler kaldı. Anket şirketleri harıl harıl  çalışırken çıkan sonuçlar kimseyi memnun etmemektedir. CHP ye yakınlığı ile bilinen anket şirketleri AK Partiyi çok küçük farkla önde göstererek CHP li seçmen kitlesini diri tutmaya çalışmaktadır. Aynı şekilde AK Partiye yakın anket firmalarında da benzer manüplatif çalışmalar yaptığı görülmektedir. 

Belediye seçimleri siyasetin finansmanı ve insan kaynağı için son derece önemli ve değerlidir ancak bu seçimleri bir milad gibi görmek, kaybetmeyi hayatın sonu gibi algılamak çok yanlıştır. 

Bu seçimlerin amiral gemisi İstanbul olduğunu kabul edersek CHP ye rağmen Ekrem İmamoğlu kazanabilir. Yada Murat Kuruma rağmen AK Parti kazanabilir. Durum böyle olunca Ekrem İmamoğlu AK parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı siyaseten hedef almaktadır. Ekrem İmamoğlu Murat Kurumu gayri resmi olarak rakip bile görmediğini vurgulamaktadır.  Kısaca Ekrem İmamoğlu tek rakibim Sayın Cumhurbaşkanı demeye getirmektedir.