Geçen hafta girizgahını yaptığım “Aydınların ihaneti” isimli makalemin bu haftada ki konusu kiralık diplomanın sonu, satılan vatan topraklarından bahsedeceğim.

İlk olarak bir NATO projesi olarak bilinen köylerin boşaltılması projesi devreye sokuldu. Bu NATO projesi aslında bu günlerin ilk hazırlık safhası olarak kabuledilmelidir. 1950li yıllardan itibaren köylerimiz bilinçli olarak boşaltıldı ve şehirlerimizin çevresinde gecekondu mahalleleri oluşmaya başladı. Bu mahalleler artık kimi zaman Almanyanın, kimi zaman fabrikaların, kimi zaman örgütlerin, kimi zaman cemaatlerin insan kaynağını oluşturmaktaydı. Örgütler başta olmak üzere cemaatler şehirlerin çeperindeki devlet arazilerine çökmüşler, gariban köylü vatandaşa parsel parsel satmışlardı. O tarihlerde devlet malına çökme örgütler ve cemaatler için sıradan işler olarak kabul ediliyordu. Bu suç örgütlenmeleri birbirlerinin alanlarına asla girmiyorlar; devlet karşılarına çıkarsa siyasal olarak ortak hareket edebiliyorlardı. Türk milleti evlatlarını ya Almanyaya, ya örgütlere ya da cemaatlere kaptırmıştı. Yıllar geçti. 12 Eylül 1980 yılına gelindiğinde Türk tarihinin hiç bir zaman unutmayacağı ve affetmeyeceği Kenan Evren devlet yönetimine askeri bir darbe ile el koydu. Örgütlerin ve cemaatlerin parsel parsel sattıkları devlet arazileri bu defa para karşılığı devlet arazilerinde işgalci bile olduklarını bilmeyen vatandaşlara tekrar satıldı. Bu sayede örgütler ve cemaatler yaptıkları vurgunla mali problemlerini çözmüş oldular. Artık şirketleşme yolunda ilk adımları atmış olan bu suç örgütleri; kiralık kalemler, kiralık diplomalar ile iktisadi alt yapılarını, ihanet tabanına oturtmuş oldular. Gerektiğinde yurt dışı kaynak kullanmakta bir beis görmeyen bu örgüt yapılanmalarının temelinde Milli olan Eğitime ve yine Milli olan Savunmaya sızmak oldu.  İşte bu durumu bilen gören ve itiraz etmeyen tüm aydınlar sorumludur. Örgütler ve cemaatler şirketleşme yolunda hızla yol alırken mazideki meziyetsizliklerini unutmamışlar ancak portföylerini genişletmişlerdi. İlk olarak siyaseti finanse edecek işler yapmaları gerekiyordu. Bunun için iki temel malzemeye ihtiyaçları vardı. İnsan kaynağı ve para kaynağı. Aslında ikiside gözlerinin önünde duruyordu. Sadece kandırılmayı bekleyen milyonlarca mütedeyyin Türk vatandaşı bu aydınlar tarafından ihanet şebekelerinin kucağına itiliyordu.

Cemaatlerde ve örgütlerde okuma kavramı olmadığı için en iyisi okumuş insanlarımızı kandırmaları ve gerekiyorsa diplomalarını kiralamaları gerekiyordu. Hiç üniversite yüzü görmeden diploma alanlardan tutunda eczacı çırağı olamayacakların ecza depolarına hükmetmeleri, cebindeki üç kuruş ile kaçak göcek binalar yapan müteahhitlerin kiraladıkları mühendis ve mimar diplomaları unutulmamalı. Diplomalarını kiraya verenler aslında Türk milletinin geleceğine ipotek konulmasına sebep olanlardır. Ne yazık ki gerçek bundan ibarettir. Bir taraftan insan kaynaklarını genişleten bir taraftan siyaseti finanse etmekten çıkıp siyaset yapma hadsizliğine giren malum örgütlüler ve cemaatçiler devlet içinde devlet olmak için akla hayale gelmeyen işler yaptılar. 

Develete ait yurtların artmaması ve kötü işletilmesi için daha önce besleyip büyüttükleri ihanet yolcularından destek aldılar.  Bu örgüt yapılanmaları Allahın cebinden peygamberi çalıp satacak kadar aşağılık oldukları için, her tür yalanıda organize edebileceklerdi. Orta okuldan beri dersanelerinde fikren iğfal ettikleri çocuklar yavaş yavaş hırsızlığa alıştırılmış ve suç örgütü gibi çalışan cemaatlerinde birer üyeleri olmuşlardı bile. Kimi darul harpte olduklarını söylüyor, kimi Türk devletinden intikam almaya yemin ediyorlar, kimi kainat imamı diye tanımlanan şarlatan CIA mensubuna inanıyorlar, kimi bu kitapsız cemaatlerin ipine kimi si… sarılıyorlardı. Masum insanlarımız bu ihanet mimarları müptezellerden medet umuyorlardı. Medet ummalarının tek sebebi ise evlatlarının adam gibi yetişmeleri için suç örgütlerini masum gösteren aydınlardan başkası değildi. Yoksa hangi ana baba evladını suç örgütlerine teslim eder. Ne yazık ki devletin içerisine çöreklenen bazı aydın tanımlamalı hainler bu yapılanmaları siyaset arenasına pazarlamaktanda çekinmemişlerdir. Tek sebep ise devletin gücünü ele geçirmek için imtiyazlı guruplar oluşturmaktan başka bir şey değildir. 

İmtiyazlı sınıflar oluşturma sevdasında olanlar Gazi Mustafa Kemal Atatürk sonrası çalışmalarını hızlandırdılar. İlk olarak Cumhuriyet pazarcıları ile Atatürk satıcıları kendilerine imtiyaz oluşturma kavgasına girdiler. İngiliz altınlarının cazibesine kapılan fesli, fessiz, cübbeli, cübbesiz, şair, yazar tipler kendi soy kütüklerinin arızalarının gereğini yapmaktan çekinmemişler ve Türk milletine ihanet edebilmek için imtiyazlı guruplar oluşturmuşlardır. Yine olan gariban Türk milletine olmuştur.

Parsel parsel vatan toprakları arsıza uğursuza hayine peşkeş çekilirken bu ihanet şebekelerine Türk milletinin evlatları kurban edilmiştir. Kiralık diplomalar vatan toprağı satmaktan çekinmemişlerdir. 

Haftaya aynı konu başlığı ile devam edeceğim. Yazımı bir Uygur atasözü ile kapatmak istiyorum.
“Bugün göz yumduklarımız yarın bize göz açtırmayacak olanlardır”