Türk Dünyası’nın Gönül Elçisi Dr. Seyfullah Türksoy’un kaleminden
Kış Ortasında Bir Yolculuk: Kocacık’a Gidiş
2005 yılının Aralık ayında çıktığım bir yolculuk, beni tarihle yüz yüze getiren unutulmaz bir deneyime dönüştü. Makedonya’nın dağlık bölgesinde, Osmanlı döneminde Debre Sancağı’na bağlı olan Kocacık köyüne ulaşmak hiç de kolay olmadı. Karlı yollar, eski bir araç ve zorlu doğa koşullarına rağmen, tarihe uzanan bu yolu yürümeye kararlıydım.
Bir Yörük-Türkmen Köyü: Kocacık’ın Kökeni
Kocacık, yaklaşık altı asır önce Konya ve Aydın’dan gelen Anadolu Türkleri tarafından kurulmuş bir Yörük-Türkmen köyüydü. Ama bu köyü asıl önemli kılan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dedesi Hafız Ahmet Efendi’nin burada yaşamış olmasıydı.
Yıkık Taşlar Arasında Bir Miras
Köye vardığımızda bizi karşılayan gençlerin rehberliğinde, Atatürk’ün dedesine ait olduğu belirtilen evin kalıntılarına ulaştım. Yalnızca taş duvarları ayakta kalan bu yapı, her şeye rağmen tarihin sessiz tanığıydı. O an, bir gazeteci olarak değil, bir tarih sevdalısı olarak derinden etkilendim.
Köy Kahvesinde Sürpriz Bir Bilgi
Köy kahvesinde sıcak bir çay eşliğinde sohbet ederken gençlere “Benden önce buraya başka gazeteci geldi mi?” diye sordum. Aldığım cevap şaşırtıcıydı. Hüseyin Kaplan adındaki genç öğretmen, “Gazeteci olarak ilk siz geldiniz ama sizden önce buraya Recep Tayyip Erdoğan uğramıştı,” dedi. Erdoğan’ın, 1999 yılında cezaevinden çıktıktan sonra Balkanlara yaptığı ziyaretler kapsamında Kocacık’a da geldiğini öğrendim.
Manevi Yolculuk: Erdoğan’ın Harabati Baba Tekkesi’nde İnzivası
Kalkandelen şehrine vardığımda Erdoğan’ın Makedonya’da geçirdiği günlerde Harabati Baba Tekkesi’nde bir hafta inzivaya çekildiğini öğrendim. Osmanlı’nın derin izler bıraktığı bu topraklarda yaşanan bu tefekkür hali, adeta bir siyasi misyonun manevi temelini oluşturur gibiydi.
“Atatürk’ün Ata Ocağı Kocacık” Belgeseli ve Yankıları
Hazırladığım “Atatürk’ün Ata Ocağı Kocacık” belgeseli, Kanal 7 ekranlarında yayınlandıktan sonra büyük ilgi gördü. Show TV başta olmak üzere birçok medya kuruluşu programımdan alıntılar yaptı. Ancak içimdeki burukluk dinmemişti: Atatürk’ün ata mirası yok olmaya yüz tutmuştu.
TİKA’nın Müdahalesi ve Müze Süreci
İkinci ziyaretimde, TİKA’nın bölge koordinatörünü de köye götürdüm. Restorasyonun gerekliliğini anlattım ve sonunda TİKA harekete geçti. Atatürk’ün dedesinin evi, bir müze haline getirildi. Ancak açılışına davet edilmemem, bende derin bir kırgınlık bıraktı.
Kıskançlıklar ve Gölge Oyunları
Meslek hayatımda kıskançlığa dayalı dışlamalarla çok karşılaştım. Bakü’de çektiğim “Son Osmanlı: Nevruz Dede” belgeselinde Kafkas Kartalı Nuri Paşa’yı gündeme taşıdıktan sonra, TRT’nin konuyla ilgisi olmayan kişilere belgesel çektirmesi bu tür örneklerden yalnızca biri.
Gerçeklerin Gücü: Hakikat Er Geç Ortaya Çıkar
Tüm bu yaşananlara rağmen yılmadım. Emeğe saygı çoğu zaman görmesem de tarihe ışık tutmayı görev bildim. Çünkü biliyorum ki, hakikat ne kadar örtülmek istense de er geç gün yüzüne çıkar. Tarih, doğruyu bulur ve unutanlara hatırlatır.