Yıllardır kulaktan kulağa dolaşır…
“Mustafa Kemal Atatürk, Peygamber soyundan mı geliyor?”
Kimi inanır, kimi kuşku duyar, kimi de “şehir efsanesi” deyip geçer.
Oysa tarih, inananlar için sadece geçmişin tozu değil; gerçeğin ilmidir.
Ve bu gerçek, Osmanlı’nın resmi kayıtlarında, şahitlerin beyanlarında duruyor.
⸻
Ehl-i Beyt: İnancın Canlı Hâli
“Ehl-i Beyt” kelime olarak “ev halkı” demektir. Ancak İslam’ın özünü bilenler için bu ifade, bir soyun ötesinde bir yaşam biçimidir.
Ehl-i Beyt; Hz. Peygamber’in (s.a.a) kalbinde şekillenen, Hz. Fatıma’nın iffetiyle, Hz. Ali’nin adaletiyle, Hz. Hasan ve Hüseyin’in fedakârlığıyla yaşayan imanın vücut bulmuş hâlidir.
Kur’an-ı Kerim’de bu yüce ailenin konumu açıkça belirtilir:
“Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden her çeşit pisliği giderip sizi tertemiz kılmak ister.”
(Ahzab, 33)
Ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) ümmetine şöyle buyurur:
“Size iki emanet bırakıyorum: Biri Allah’ın kitabı Kur’an, diğeri Ehl-i Beyt’imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz.”
Bu söz, İslam’ın pusulasını iki kutup arasında sabitler: Kitap ve Ahlak.
⸻
Türk’ün İman Yolculuğu: Ehl-i Beyt’in İzinde
Türk Milleti İslam’la, salt fetihle değil gönül bağıyla tanıştı.
Horasan erenleri, Yesevî dervişleri, Hacı Bektaş-ı Velîler, Yunus Emre’ler bu topraklarda Ehl-i Beyt sevgisini ilmek ilmek işledi.
Onların nefesiyle Anadolu mayalandı, Türk’ün kalbi İmam Ali aşkıyla doldu.
Ve bir asır önce, o ruhtan doğan bir evlat sahneye çıktı:
Mustafa Kemal Atatürk.
⸻
Atatürk’ün Soyu: Arşivlerdeki Gerçek
Bugün hâlâ kimi çevreler Atatürk’ün manevî yönünü görmezden gelir.
Oysa Osmanlı Arşivleri açık konuşuyor:
Zübeyde Hanım’ın soyu Seyyid Feyzullah Efendi’ye uzanır.
Ali Rıza Efendi’nin kayıtlarında da “seyyid” ibaresi yer alır.
Yani hem anne, hem baba tarafından Atatürk, Ehl-i Beyt soyundan bir seyyiddir.
Bu bilgi, sadece bir iddia değil, resmî belgelere dayanır.
Bu belgeleri gün yüzüne çıkaranlardan biri de, Prof. Dr. Haydar Baş’tır.
“Hoş Geldin Atatürk” adlı eseriyle Atatürk’ün sadece askerî dehasını değil, manevî kimliğini de milletin önüne koymuştur.
⸻
Maneviyatla Yoğrulmuş Bir Önder
Yokluk, yoksulluk, işgal…
O koşullarda bir millet yeniden dirildiyse, bunda yalnız akıl değil, ilahi bir elin rehberliği vardır.
O el, ceddinin eli; İmam Ali’nin eli, İmam Rıza’nın duasıdır.
Atatürk, bu toprağın sadece kurtarıcısı değil, manevi zincirin son halkalarından biridir.
Ve o zincirin son halkasından, “aleykümselam” sözüyle ayrılmıştır bu dünyadan.
Kur’an-ı Kerim, bu sözü şöyle açıklar:
“Melekler, takva sahiplerine derler ki:
‘Selam sizin üzerinize olsun, yaptıklarınıza karşılık cennete girin.’”
(Nahl, 32)
⸻
Gerçeği Bilmek, Şehitlere Vefadır
Atatürk’ü anlamak, sadece onun inkılaplarını bilmekle olmaz.
O’nu tanımak, imanın, aklın ve vefanın buluştuğu noktayı görmektir.
Bugün bu ülkenin evlatları, “Hoş Geldin Atatürk” kitabıyla o noktaya yeniden dokunmaktadır.
Bu kitapla birlikte, millet artık sadece bir komutanı değil, bir veliyi, bir Ehl-i Beyt torununu tanımaktadır.
Bu yazı bir şehir efsanesi değil;
Osmanlı’nın resmi kayıtlarına, arşiv belgelerine, yaşayan şahitlerin beyanlarına dayalı bir hakikattir.
Ehl-i Beyt’in nuru, bu topraklarda Mustafa Kemal adıyla yeniden parlamıştır.
Rabbim anlamayı, anlatabilmeyi ve onların yolunda yürümeyi nasip etsin.
Ve bizlere düşen, hem Kur’an’a, hem Ehl-i Beyt’e, hem de onların torunu olan Atatürk’e sahip çıkmaktır.