Bundan 16 yıl evvel 5 Kasım 2006 tarihinde Türkiye Siyasetine mütavazı kişiliği ve beyefendiliğiyle damga vurmuş Gazeteci, Şair ve Siyasetçi Bülent Ecevit aramızdan ayrıldı. Uyguladığı siyaset politikasını değerlendirmek siyaset uzmanlarının işi fakat ben Ecevit’in daha çok halk tarafından algılanışına ve toplum tarafından ne ifade ettiğine değinmek istedim.

Son dönemde ‘itibardan tasarruf olmaz‘ diyerek yapılan şaşalı toplantılar, saraylarda verilen davetler, yemekler, her an karşımıza çıkan ve sonu gelmek bilmeyen konvoylar, korumalar eşliğinde yapılan ziyaretler bir tarafa siyasette kullanılan uslup iyice yozlaşmış durumdayken ve özlediğimiz Devlet Adamlığından bahsederken Bülent Ecevit’i anmadan geçmek olmazdı.

Z kuşağı gençliği inanmayacak belki ama bir zamanlar bilgisi, kültürü ve siyaset adamlığının yanında nezaketli, hoşgörülü, Edebiyata ve Şiire düşkün hatta eşine olan aşkını şiirlere döken, tevazu sahibi, romantik bir siyasetçi vardı bu ülkede. 

Başında kasketi elinde beyaz güverciniyle Türk siyasetine nezaketi öğreten Bülent Ecevit için bakın tarihçi yazar İlber Ortaylı ne diyor: ‘’Protokol ve tevazu bakımından Ecevit, Türk yöneticilerinin tarihi içinde bir kırılma, istisnai bir dönem meydana getirdiler. Bülent Bey, kibar üslupla konuşan bir siyasetçiydi. Türkiye’de protokole ve hitap edebiyatına ‘Sayın’kelimesini o getirdi. Genel Müdüre de bakana da falanca kasabanın ilkokul öğretmenine de ‘Sayın ‘kelimesi ve soy isimle hitap edilir oldu.’ 

Ecevit deyince akıllara ilk gelenler nedir diye diye sorulsa çoğunluğun aklına Dürüst, Korkusuz, Karaoğlan, Halkçı, Kıbrıs Fatihi, Beyaz Güvercin, Kasket belki birde Ecevit Mavisi... Gelir.

Tabi her siyasetçi gibi Ecevitinde seveni ve sevmeyeni var. Fakat onu sevmeyenlerin bile kendisine karşı sempati beslediği bir liderdi o.

Çünkü karşınızda yeri gelince hatalarını da farkeden, bilen ve bunları sorumlu bir devlat adamı ciddiyetinde kabbullenen bir siyasetçi varsa, sevmeseniz bile nefret etmeniz imkansız hale gelir.

Her ne kadar ülkenin o zamanlarda içerisinde bulunduğu zor şartlar nedeniyle hep acı reçeteleri uygulamak zorunda kalmış bir siyasetçi olsa da Devlet adamlığı duruşunu ve halka olan yakınlığını kimse inkar edemez.

Meclise, bırakın konvoyu sahip olduğu Tofaş Kartal ile gidip gelen bir siyasetçiydi. Siyasi hayatında başarılı olup olmadığı herkese göre değişir ve tartışılabilir. Fakat Siyasete getirdiği, mütevazılık ve hoşgörü yadsınamaz bir gerçektir. Türkiye’nin belki de en Entelektüel Başbakanıydı Bülent Ecevit.

Şair ruhlu Ecevit, "siyaset-şiir" ilişkisini anlatırken, "Siyasete girdim diye şiir yazmayı bıraksaydım siyasette ben ben olmazdım" saptamasını yapıyor ve şöyle devam ediyor: "Bir siyaset adamının bütün yaşamı ve dünyası siyaset olursa onun siyasette bile yararlı olamayacağına inanırım. Her siyaset adamı ille şiirle veya sanatla ilgilenmelidir anlamı çıkarılmasın bu sözümden... Ama her siyaset adamının siyasetten başka bir dünyası da olmalıdır. Zaman zaman o başka dünyasına geçip siyasete siyasetin dışından da bakabilmelidir. Siyasetin bir soyut uğraş olmadığını siyasetin öz konusunun insan olduğunu öz amacının insan özgürlüğü ve mutluluğu olduğunu unutturmayacak bir uğraşı bir bakış açısı bulunmalıdır siyaset adamının."

81 yıllık ömründe siyasetiyle olduğu kadar şairliği ile de anılan Bülent Ecevit 16 yıl önce, 5 Kasım 2006 da hayatını kaybetti. Ve onunla birlikte siyasetteki dürüstlük, siyasetçideki sadelik ve devlet adamlığındaki mütavizilikte kaybolup gitti.

Benim de en sevdiğim şiirlerinden birisi olan ‘Yarın’ isimli şiiri ile kendisini anmak istiyorum. Okuduğunuzda sizde hissedeceksiniz, siyasetçi olmasaydı nasıl güzel bir şair olabileceğini.

YARIN

bir seyler olacak yarın
duruşundan belli
kırdaki atların
bulutların koşuşundan belli
kazısından köstebeklerin

karıncaların telaşından belli
bir şeyler olacak yarın
belki bir tomurcuk
belki bir ağacın duşen yaprağı
belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı
kuşların uçuşundan belli
bir şeyler olacak yarın
öbürgünden önemsiz
bugünden önemli