Anayasanın 20. Maddesi  ‘’Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.’’ der. Burada bahsedilen  “Özel hayat” kişinin, başkalarının gözü önünde olmayan, kamuya kapalı olan,herkesten gizlediği hayatıdır ve herkes buna saygılı olmak zorundadır.

Bir kadının ya da bir erkeğin çocuk yapmak istemesi tamamen kendilerinin karar verecekleri bir durumdur. Bırakın siyasetçileri ailenin diğer üyeleri dahi bu konuda karar verici mercide değildir.

Her fırsatta ‘’çocuk yapın’’,’’2 değil 3 değil 5 çocuk yapın’’ gibi söylemlerden bıktık usandık.

Biraz empati lütfen.

Aynı özel sorunun size sorulmasını ister miydiniz? Ya da size aynı telkinde bulunulmasını?

Ailelerin yatak odalarından çıkın artık!

Lütfen şu konuşmaya bakın:

-Çocuklar kaç tane?

1 tane efendim…(Eşim) Doktora yapıyor, kariyer…

 -Olmaz ya, bu işin kariyeri çocuk doğurmak.

 Doktorayı bitirdi şimdi efendim.

-Sayıları artırmak lazım…

Anlaşıldı.

-Yaş kaç?

 40

-Allah'tan isteyelim. Devam. Çocuk çok önemli…

Bu yapılan konuşma zaten büyük bir hatayken bir de bunun mikrofonların önünde, herkesin duyacağı ortamda yapılması daha da büyük bir hata. Hatta utanç verici. Ailenin özeli olan, sadece o kişileri ilgilendiren böyle bir konuya müdahil olmak akıllara zarar bir durum. Nerde kaldı ‘Özel Hayatın Gizliliği’?

Peki, hiç düşündünüz mü, belki de ‘çocuk yap’ dediğiniz kişilerin içerisinde, ya da sizi dinleyen halkın içerisinde sağlık problemleri nedeniyle çocukları olmayanlar var, belki çocuk hasreti yaşayan bir çift var, belki sırf bu özlemleri nedeniyle bir çocuğa anne baba olmaya karar verdiler ve çocukları evlatlık. Hiç düşündünüz mü?

Allah aşkına, böyle konuşmalar yaparken’ çocuk yapın’ tavsiyesi verirken hepimizin aklının bir köşesinde olmalı bu sorular.

Kaldı ki bu devirde çocuk yapmak kolay fakat zor olan hakkıyla büyütüp yetiştirebilmek. Henüz bebekkenden başlayan, okuturken devam eden maddi ve manevi sorunlar, iyi ve doğru gıdayla besleyememe korkusu ve üzerine ülkenin ve dünyanın olumsuz gidişatı yüzünden o çocuğun ruh sağlığını korumaya çalışmak, çok ama çok zor.

Bu konuşmanın alt metninde nüfusun azalmasından dolayı yaşanan kaygı olduğunu anlıyoruz fakat nüfusu arttırmak için uygulanan yöntem bu değil.

Nüfus bu şekilde arttırılmaz!

Nüfusun çoğalması için insanların gelecekten umutlu olması gerekir. Ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişimlerinin nüfusun üzerindeki etkisi ciddi derecede etkilidir.

Nüfusu arttırmak gibi bir düşünceniz varsa eğer, buna uygun politikalar geliştirmelisiniz.

Bu politika da ‘Çocuk yapın’ değildir!

Doğurganlığın önündeki engelleri kaldırın mesela. Eğitim, sağlık, işsizlik sorunları, yoksulluk, sosyal güvenlik ve adalet ilk akla gelenler. Eğer bu konularda yapıcı bir politika geliştirilirse zaten sizin ‘3 çocuk,5 çocuk söyleminize de gerek kalmaz.

Toplumsal refah öncelikli politika olmalı. Bir bölgede yaşayan insanların sayısı kadar nitelikleri de önemlidir. Hatta daha önemlidir!
*
Eğitim ile doğurganlık arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Eğitim arttıkça doğurganlık azalmaktadır. Özellikle kadınların eğitim seviyesi arttıkça çocuk sayısı düşüyor. Bu olay sadeceTürkiye’de değil çoğu gelişmekte olan ya da gelişmiş toplumlarda bu şekilde gerçekleşiyor.

Türkiye’de 2011 Nüfus ve Konut Araştırması’na (NKA) göre, okur-yazar olmayan kadınların yüzde 74,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurmuş iken lise ve dengi okullardan mezun olanların ise yüzde 4,8’i 4 ve daha fazla çocuk doğurmuştur. 

Yükseköğretim mezunlarında ise durum çok farklıdır. yüzde 22,9’u hiç çocuk yapmazken,yüzde 1,9’u 4 ve daha fazla çocuk doğurduğu belirlenmiştir.

KAYNAK: https://acikerisim.sakarya.edu.tr/bitstream/handle/20.500.12619/77291/T06605.pdf?sequence=1&isAllowed=y

Nüfus politikası sadece rakamlarla sınırlı olan bir zihniyet işte bu sebeple kadının okumasına, çalışmasına karşı gelir.

Halbuki kaliteli bir toplum için niteliği ön plana alan bir nüfus politikası ile hem kadının eğitim düzeyi geliştirilir, hem sosyal hayattaki statüsü değerlenir, hem de ekonomik hayata dahil olur. Böylece toplumda kadının konumu ve kadına bakış açısı da hak ettiği yeri bulur. Ve böylece nitelikli bir nüfus politikası sağlanır.

Unutulmamalıdır ki, sağlık ve ekonomik düzeyi yüksek, zihinsel yetenekleri üstün, iş ve meslek bilgi ve tecrübeleri çok olan bireylerden meydana gelmiş bir nüfusa sahip olmayı amaç edinen politikalar ülkelerin gelişmişlik seviyelerinin en önemli göstergesidir.

Biz kadınlar, ne giyip ne giymeyeceğimize, nasıl gülüp nasıl yürüyeceğimize, nasıl oturup kalkacağımıza, nasıl ve kaç tane doğuracağımıza karışılmasına artık yeter diyoruz. Sadece çocuk doğurunca, anne olunca değerli ve önemli olabileceğimiz algısını yaratmaya çalışan erkek egemen bir toplumda bizler aklımızla, düşüncelerimizle, fikirlerimizle, başarılarımızla hayatın içinde İNSAN olarak kabul ve değer görmek istiyoruz. Aynen siz erkekler gibi!