Geçen hafta haber bültenlerine bomba gibi düşen TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın kin ve ihanet dolu açıklamalarıydı. Ne tesadüf ki hemen akabinde CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun benzer açıklamaları millet vicdanında derin yaralar açmıştır.

Şebnem hanımın yapmış olduğu açıklamaları hiç bir şekilde dikkate almayacağım. Sadece başkanı olduğu meslek örgütünün adındaki Türk ibaresini kalkan olarak kullanan bir ihanet şebekesi üyeliğinden ileri gidemeyeceğini düşünüyorum. Fincancı’nın yıllar önce Ergenekon davalarında fetöcü ihanet şebekesinin yağdanlığı ve yancılığını yaptığını unutmuş değildir bu millet. 

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin İstanbul Milletvekili olan Sezgin Tanrıkulu’nun sosyal medyada yapmış olduğu açıklaması neydi ilk olarak ona bakalım.

“kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin görüntüleri izledim. Kimyasal silah insanlığa karşı bir suçtur. Yarın itibarıyla iddialara dayanak olan görüntülerin doğruluğu üzerine soru önergemi Meclis gündemine sunacağım. Bu iddialar karşısında açıklama yapılmamış olması ilginç.”
Mustafa Sezgin Tanrıkulu 2010 yılından itibaren CHP’de siyaset yapmaya başlamış. Ne tesadüf ki fetöcülerin CHP’yi dizayn etme isteklerinin ayyuka çıktığı dönemde Tanrıkulu’nun CHP’de boy göstermesi enterasan. Tanrıkulu’nun daha çok siyaset yapmak istediği yerin HDP olduğunu ancak seçmenlerinin bile Tanrıkulu’nun CHP’de olmasını yadırgadıklarını söylemem gerekmektedir. 

Yıllardır Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütlerine karşı yapmış olduğu operasyonları sekteye uğratmak için şeytanla bile işbirliği yapan örgütler ile sarmaş dolaş olan bazı yapıların içerisinde Tanrıkulu’nu görmemiz pek tesadüf olmasa gerek. 1991 yılı sonrası Irak’ın işgalinin ön hazırlığı Saddamın kimyasal silah kullanması gösterilmişti. Irak paramparça edildikten sonra batılı işgalci emperyalist güçler pardon kimyasal silah yokmuş demekte bir beis görmediler. Ancak Irak diye bir devlet kalmamış; bölgede üç ayrı devletimsi yapı oluşturulmuştur. Irak halkının savaşlarda ve terör olaylarında can vermeleri bu emperyalistleri sadece mutlu etmiştir. Savaş tazminatı adında Irak halkının kaynaklarının talan edilmesi kaçınılmaz bir son olarak görülmüştü. Sonuç olarak 1991 yılından bu yana umudunu birliğini dirliğini kaybetmiş bir Irak kalmıştır. İnsanlığa ırak teröre yakın bir coğrafya oluşturulmuştur. Yetmemiş Suriye’yi de aynı şekilde parçalamışlardır. Bir dönem BOP diye bilinen yapı için zamanında ben SOP ifadesini kullanmıştım. Büyük Ortadoğu Projesi değil, Savaşan Ortadoğu Projesi demiştim.

Sezgin Tanrıkulu hangi mahfillerin emri ile Türk Silahlı Kuvvetlerine Kimyasal silah kullandı iftirasını attı. Bir taraftan bölgede yeni bir Kürt baharı adı altında SOP’un devamı olan bölgeleri karıştırmak kendisinin görevi midir? Ya da CHP’nin biraz olsun oy oranının artmasından rahatsız olan mahfillerin emri ile mi bu talihsiz, ihanet dolu açıklamayı yapmak zorunda mı kaldı?

Şimdi bu durumu bir de CHP açısından değerlendirelim. Sezgin Tanrıkulu’nun bu kin dolu açıklamasının ardından CHP’nin nasıl bir tepki vereceği tüm seçmenlerce beklendi. En azından kesin ihraç kaydı ile disipline sevk edilmesi gerektiğini düşünenlerin çoğunlukta olduğunu biliyoruz. CHP’li seçmen Bolu Belediye Başkanı Tanju beye yapılan disiplin işleminin aynısının bir an önce başlatılması gerektiğini dillendirmektedir.

Türkiye’de gündem çok hızla değiştiriliyor. Peker iddiaları, istifa eden bürokratlar, tozlu topraklı sermaye piyasası derken, sansür yasası. Bartın’da 41 canımızı kaybettiğimizde kader keder diye gündem değiştirildi. Sorumlular yine yok. Mahir Ünal Türkçeyi ve Cumhuriyeti hedef aldı, Cumhuriyetin tüm kazanımlarını gömdü. Ardından Sezgin Tanrıkulu AK partiyi kurtarma operasyonu ile CHP’yi terör örgütlerine gömdürdü.