Yüz yılın seçimi... 18.06.2023 tarihinde yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimi. Evet, yüzyılın seçimi. Belki de Türk Devleti'nin ve milletinin bin yılını etkileyecek bir seçim olacak. Erken de yapılsa zamanında da yapılsa; bu seçim, tüm Türk Dünyası'nı etkileyeceği gibi dünya siyasetini de etkileyecek.

Bu seçimin sonuçlarını göreceğiz.  Kazananların ve kaybedenlerinin kimler olacağını da... Seçimin eşit şartlara göre yapılıp yapılmayacağı, bu seçim bir tercih meselesinden çıkarılıp var olma mücadelesine taşınıp taşınmayacağı... Ağırlık olarak Millet ittifakı ile Cumhur ittifakı arasında yaşanacak bu yarışmada, milletin kazanması için tüm tarafların mutedil hareket etmesi gerekmektedir. Bu seçim ne bir ilk ne de son olacaktır. Ancak mutedil davranılmaz ise; taraflar birbirini şeytanlaştırmak için her yola başvururlarsa, bu yarıştan en çok bölücüler, siyasal İslamcılar, İrancılar, Rusçular, Çinciler, Batıcılar, Arapçılar kısaca Türk milleti haricinde herkes kazançlı çıkacaktır.  
Evet, bu seçim Türk milleti için çok önemli. Ancak esas olarak Türkistan coğrafyası olarak bilinen, bugün ise Orta Asya Türk devletleri olarak isimlendirilen devletleri etkileyecektir. Türkistan coğrafyası denilince sadece Çin’den başlayıp Anadolu’ya kadar olan bölge diye düşünmeyin. Türkistan denilen coğrafyayı ben şu şekilde tarif etmekteyim: Türk’e dair bir izin olduğu, Türkün var olduğu ve Türkün özlemle beklenildiği coğrafyaya Türkistan diyorum. Bu seçim bizi çok etkileyeceği gibi bu gönül coğrafyasını da çok etkileyecektir.


Yani bu seçim bizim değil tüm Türk Dünyasının seçimi olacağı için her şeyden önce tarafların Erdemli olmaları gerekmektedir. Bu millet birilerinin “zillet” olmasını kabul etmemektedir. Çünkü bu memlekette hiçbir seçmen “zillet” ile bir olmayı kabul etmez. Ancak rakibine de “zillet” denmesini affetmez. Bu millet bölücülüğü de asla affetmez. Ancak bölücü denilen bir partinin de hala kapatılmamasını iki yüzlülük olarak bir kenara yazar. İktidarı bırakmamak için seçim tarihinde değişikliğe giderek bir beş yıl daha yöneteyim sevdası erdemlilikten uzak iktidar sarhoşluğundan başka bir şey değildir. Seçim tarihini bir iki ay geri çekip memleketi beş yıl daha yönetme arzusu en basit tanımı ile hülleden başka bir şey değildir. 
Her şeyden önce bu iktidar 2000’li yıllardan bu yana devleti yönetemediklerini iddia ederse komik olmaktan çok vicdansız olduklarını ortaya koyar. Askeri vesayet falan denmesin; çünkü Ergenekon davaları ile vatansever askerleri cezaevine, fetöcüleri kışlalara dolduran bu iktidardı.  

Devletin tüm ayarları ile oynayıp şımarık bir şekilde kendi hatalarını muhalefete yıkma sevdası en hafif tanımlaması ile edepsizliktir. 
Fakirliğin ve fukaralığın kol gezdiği memleketimde iktidar mensuplarının ve yancılarının varlık sarhoşluğu yaşamaları kendilerince normal görünebilir. Ancak memleketin asil evlatları açlığı seslendirmez, yoksulluğu dillendirmez. Haksızlık ve yalan üzerine kurgulanan bir söylem olursa bunu asla affetmez.  Bu konuda vatandaş, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’ın sözlerini dikkate alacaktır. “Eğer sekiz yıl öncesi asgari ücretle aldığın yumurtadan aldığın sütten aldığın peynirden aldığın ekmekten bu gün daha az alıyorsan bize oy verme.” 


Hulasayı kelam... Ne bu aziz memleket ne de Türkistan coğrafyası yoksulluğa ve yolsuzluğa mecbudur. 
Türk Yüzyılı'nı hazırlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisine gelmiş gibi yapanlarla değil de, Gazinin çizgisinde ilerleyenlerle Türk Yüzyılı'na merhaba demek için gün sayılmaktadır.