Son günlerde Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce üzerinde yoğun bir medya baskısı var. Bazı gazeteciler hedef tahtasına İnce’yi oturtmuş habire vuruyorlar. 

Aday çeşitliliğinin kime yarayacağını henüz kafamda netleştiremedim. Zira bu konuda iki tarafın da haklı açıklamaları var. Kılıçdaroğlu çevresi muhalefetin tek bilek olması gerektiğini söyleyerek seçimin ilk turda bitmesinin elzem olduğunu düşünüyor. İnce çevresi, siyasette çeşitlilik yaratarak daha çok seçmeni sandığa çekeceğini savunuyor. Şimdilik Nasreddin Hoca fıkrası gibi: Sen de haklısın.

Ne var ki bazı gazeteciler, Muharrem İnce üzerine 'ince ince' çalışıyorlar. Adaylıktan çekilmesi yönünde baskı kuruyorlar. Bu tavrın organize olduğunu ve demokratik olmaktan uzak olduğunu düşünüyorum. Geleceğe dair beni korkutan bu tavır Kılıçdaroğlu’nun adaylığı netleşmeden önce de başka bazı isimler üzerinde uygulandı. CHP’li oldukları bilinen bazı kıymetli kalemler yine CHP’li olan Ankara ve İstanbul belediye başkanlarını yıpratmaya çalışmaktan çekinmediler.

Hatta ve hatta İYİ Parti’nin HDP’den uzak olmak isteğine “HDP’nin olduğu yerde ben olmam diyorlar. E s… git Erdoğan’a oy ver o zaman” diyerek küfür etmekten de geri durmadılar. 

Muharrem İnce’yi destekleyen hesapların bot hesaplar olduğunu iddia ediyorlar. Benim gündemim İnce'nin ne kadar takipçisi olduğu ya da ne kadar oy alacağı değil. Bu konuda doğru ve güvenilir veri YSK’nın açıklayacağı siyasi parti üye sayıları olacaktır. 

Beni düşündüren nokta olası bir iktidar değişiminde bu gazetecilere yeni alanlar açılıp açılmayacağı. Belki de milletvekili adayı bile olabilirler. Eğer bu gazeteciler, eleştirdikleri iktidara yakın gazetecilere dönüşeceklerse, Türkiye’de hiçbir şey değişmeyecek demektir.