Bir zamanlar aşk, mektupla taşınan bir sırdı. Şimdi bir emojiye sığar hale geldi. Kalpler artık bir bildirime düşüyor, ilişkiler bir “story” kadar sürüyor. Psikoloji literatürü bu yeni dünyanın ruh hâlini tarif etmeye çalışıyor, ama kelimeler yetersiz kalıyor. Çünkü içinde bulunduğumuz çağ artık haz merkezli bir illüzyon çağı.
Ve evet, bu çağ hedonistik narsisizm üzerine kurulu.

HAZ KÜLTÜRÜ VE “INSTANT GRATIFICATION”

Toplumun büyük bir bölümü artık “beklemeyi” öğrenememiş bireylerden oluşuyor. Psikolojide buna “anlık haz arayışı” (instant gratification) denir. Yani sabırla örülmüş ilişkiler yerine, anlık doyumun peşinde koşan bireyler…
Bağlanmak zahmetli. Aşk fedakârlık istiyor. Ama kimse acı çekmek istemiyor. Kaçan kovalanır oyunları, bağlanma stillerimizin bir tür anksiyöz-kaçıngan döngüye (anxious-avoidant trap) sıkıştığını gösteriyor.

595Fbb7C C86B 4501 B646 95B7412428E1

BAĞLANMA BOZUKLUKLARI: “İLİŞKİ FOBİSİ”

İnsanlar sevilmek istiyor ama bağlanmaktan korkuyor. Bu çelişki, psikolojide “bağlanma travması” ile açıklanır. Özellikle “kaçıngan bağlanma stiline” sahip bireyler, duygusal yakınlığı tehdit olarak algılar. Sevgi, özgürlüklerine müdahale gibi gelir.
Kadınlar anne olmak istemiyor çünkü “ebeveynlik tükenmişliği” ve “doğurganlık korkusu” içselleştirilmiş durumda. Erkekler evlenmek istemiyor çünkü “ilişki içinde kaybolma” ya da “ekonomik yük” altında ezilme fikri onları korkutuyor.

DUYGU YOK, DOPAMİN VAR

Sosyal medya, dopamin ekonomisiyle işliyor. İlişkilerde de aynı sistem geçerli. “Swipe culture” olarak adlandırılan bu çağda insanlar tıpkı bir ürün gibi seçiliyor. Sol kaydır, sağ kaydır. Psikolojik karşılığı ise ilişkisel nesneleştirme (objectification).
Bir kadın artık “eş” değil, “görsel doyum nesnesi.”
Bir erkek artık “yoldaş” değil, “finansal kaynak.”

VAROLUŞSAL BOŞLUK VE HAZ İLE KAPATMA ÇABASI

Bu çağın bireyleri “eksistansiyel boşluk” (existential void) içinde debeleniyor. Anlam arayışı yerine, bedeni tatmin etmeye çalışıyorlar.
Haz, artık bir kaçış biçimi. Depresyonun makyajı, gece kulüplerinin strob ışıkları.
Eğlence, kendini uyuşturmanın yeni adı.
İnsanlar hedonik adaptasyona kapılmış durumda: Her yeni haz, bir öncekini değersizleştiriyor. Ve daha fazla haz için daha çok eylem gerekiyor. Tıpkı bağımlılıkta olduğu gibi.

DUYGUSAL TÜKENİŞ VE TRAVMA TEKRARLARI

Aşk artık “ilişki travmalarının tekrarı” olarak yaşanıyor. Birine “aşkım” demek kolay, ama ruhunu açmak imkânsız. Çünkü açıklık, incinmeye davetiye. Bu yüzden insanlar sığ ilişkilerde sığınak arıyor.
Ama o sığınak, bir mezar aslında.
Duygusal tükenmişlik sendromu (emotional burnout) yaşayan bir toplum olduk.
Kalbin bir kere attığına inanıyorsan, geri kalan her şeyin sadece yankı olduğunu da bilirsin.

Şimdi soralım:

Modern insan gerçekten özgür mü, yoksa haz denen altın kafeste mi?
Kalbin değil, ekranın ışığıyla mı ısınıyor artık içimiz?

Belki de bu çağın en devrimci eylemi, birine sabırla bağlanmak.
Çünkü artık aşk bile “trend topic” olmayı bekliyor.

Cenk Tevetoğlu

(Kalbi bir kez atmış, geri kalanı susturmuş bir çağın tanığı)