Türkoğlu! Resûl-u Kibriya'nın (s.a.v.) ciğerparesi İmam Hüseyin'den aldığın mirasın adı isyan! Ne karizmatik bir kelime değil mi? İsyan...

Senin bile olmayan canından seni korkutan şeyin adı ise nisyan. Hafıza-i beşer nisyanla maluldur, o ayrı mesele fakat gel gör ki yüzyıllar boyu anlamı bağlamından ayıran bu namert düzenin çok bilmişleri seni de anlamsızlaştırmakta pek mahir. Neyi unuttuğunu unutmuş olmak konfor alanlarını genişletti mi iyice? Mutlu musun? Yokluğunda insanların çektiği acılarda ara cevabı. Ondan sonra tartışalım mutluluk nedir ne değildir konu başlığını.

Basit üreme davranışları, rasyoneliteden uzak ussal hareketler ve ahlaksız akrabalıklarla türetilip yetkilendirilen güç sahipleri, Tanzimat Fermanı denen paçavra ile gavura gavur demeyi yasaklarken, sana gavur güzellemeleri yaptırmayı da uygarlığın ön koşulu olarak sundu. Heh(!) işte başlıyoruz...

Doğru olmaktan ziyade doğru kalma(!) diye Hz. Lut'u (a.s.) ve Hz. Nuh'u (a.s.) beynelmilel bir "mitten" ibaret hale getirirlerken, sen mirasının sana tevdi ettiği görevin haklı olmak değil de haklı kalmak olduğunu göz ardı edecek kadar kolaycılığa kaçtın. Maatteessüf sadece namaz, zekat, oruç sorulacak sanıyorsun. Eyvah ki ne eyvah...

Şimdi Allah Zül Celâl-i vel-İkram ile yaptığın sözleşmeyi hatırla. Cenab-ı Bârî bezm-i elestte üç kere sordu, sen ise ilkinde "beli" deyip kınına konulmuş bir kılıç gibi secde ederken tamama erdin. İşte seni Türk yapan bu! Birbirinden kıymetsiz ezbere fikirleri ortalığa saçmadan önce idrak et zira aynı zamanda hikmeti ilahinin mazhar-ı hediyesi de bu. Yani diyorum ki; kader deyip geçemezsin canına yandığım, o öyle bir şey değil.

Yapman gereken şey basit; putunu kendi yapıp kendi tapan ham ervah kafalara karşı, ağılda doğan kuzuya göre tarlada çimen veren Mevla'ya güvenip, nadanları rahatsız etme pahasını göze alacak ve gavura gavur derken tekbir getirerek açacaksın isyan bayrağını!

Aslanım! "Yayın doğruluğu eğriliğinden belli olur." demiş atalar. Duygularına mağlup olma, ekmek ve tuz hakkını gözetip kaldır tuğunu. Zaten bundan ötesi seni ilgilendirmez, biz kuluz, ister nura koyar ister nara, sanane?

Neyse...
Gayrısına şerh düşemem, beni aşar.
Bazı laflar son sözdür, ötesi olmaz. Dilin diyemediğini de akıl kaldırmaz.
Cenab-ı Allah hidayet versin, münasipse...