Dünyanın En Güzel Kitapları

Twitter: @DnynnEnGzlKtplr

[email protected]

Fatma Erkman Akerson’un İthaki Yayınları etiketiyle yayınlanan “Gemilerle Edebiyata Yolculuk” kitabı, gemilere sadece bir ulaşım aracı olarak değil, başlı başına bir hikâye unsuru olarak bakan farklı bir perspektif sunuyor. Yazar, gemiler üzerinden yalnızca denizlerde değil, insan zihninin kıyılarında da bir keşif yolculuğuna davet ediyor.

Tolstoy, büyük hikâyelerin ya bir yolculukla ya da bir yabancının şehre gelişiyle başladığını söyler. Bir geminin limandan ayrılışı ya da limana yanaşması da böyledir: Giden, alıştığı dünyadan uzaklaşır; gelen ise yeni bir yolculuğa başlar. Akerson’un çalışması da bu imgeyi izleyerek, “gemi”yi farklı çağlarda, farklı kültürlerde ve farklı edebî türlerde yeniden okumamızı sağlıyor. Onun sayfalarında gemi; bazen felaketin, bazen kurtuluşun, bazen arayışın ve bilgelik yolculuğunun simgesi olarak karşımıza çıkıyor.

D67D0F8B 54D3 4C28 8135 00D471750C86

Geminin tarihsel yolculuğu

Kitabın ilk bölümü, gemilerin tarihini anlatırken aslında insanlığın tarihine de ışık tutuyor. Ağaç kütüğünden yapılan ilk denemelerden devasa savaş gemilerine; Fenikelilerin ticaret gemilerinden 19. yüzyılın buharlı transatlantiklerine uzanan serüven, insanoğlunun merakını, cesaretini ve hâkimiyet tutkusunu ortaya koyuyor. Pusula ve usturlab gibi aletler ise sadece teknik araçlar değil; bilinmeyene yönelmenin simgesi haline geliyor.

Nuh’un Gemisi’nden Moby Dick’e

Akerson, geminin edebiyatta bir mekân olmanın ötesine geçtiğini; kimi zaman başlı başına bir kahraman, kimi zaman ise bir karşıt güç olduğunu gösteriyor. Utnapiştim’in tufan öyküsünden Nuh’un gemisine, Odysseus’un eve dönüş yolculuğundan Sindbad’ın serüvenlerine, Gulliver’in hiciv dolu maceralarından Kaptan Ahab’ın Moby Dick’le hesaplaşmasına kadar pek çok örneği inceliyor. Ortak nokta şu: Gemi, ev ile sürgün, güven ile tehlike, özgürlük ile tutsaklık arasında salınan bir eşik mekânı.

Aytmatov’un Beyaz Gemi’sinde gemi bir çocuğun hayal gücünü simgelerken, Saramago’nun Bilinmeyen Adanın Öyküsü umut ve arayışın anlatısı oluyor. Eco’nun Önceki Günün Adası ise zamanı, mekânı ve bilgiyi sorgulayan felsefi bir derinlik sunuyor.

Eve dönüş mü, yeni bir serüven mi?

Kitap, Odysseus ile Sindbad’ı karşılaştırarak iki farklı yolculuk anlayışını ortaya koyuyor. Odysseus’un gemisi eve dönüşün, yani “nostos”un aracı iken; Sindbad’ın gemisi sürekli arayışın, bilinmeyene açılan kapının sembolü. Biri eve kavuşma arzusuyla, diğeri ise yeni maceralara atılma isteğiyle denizlere açılıyor.

6Bb97D2E 2Bf6 4735 B363 Bd32Ef7Cf518

Modern çağın gemileri

Modern edebiyatta gemi, insanın iç dünyasını da taşımaya başlıyor. Moby Dick’te Pequod, Kaptan Ahab’ın saplantılarının yansımasıdır. Jules Verne’in Nautilus’u ise yüzeyin altına, bilinmeyene, gizlenmiş olana yapılan bir yolculuktur. Ada ve denizaltı imgesiyle birlikte gemi, modern anlatılarda hem keşfin hem de içsel sorgulamanın anahtarına dönüşüyor.

Kitabın sunduğu ufuk

Fatma Erkman Akerson’un eseri; mitoloji, din, edebiyat, felsefe ve tarih arasında kurduğu köprülerle okura geniş bir perspektif sunuyor. Bu açıdan yalnızca edebiyat meraklılarına değil; kültür, tarih ve düşünceyle ilgilenen herkese hitap eden zengin bir kaynak niteliği taşıyor.