Esas adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif Ersoy 1873 yılının aralık ayında İstanbul’da dünyaya gözlerini açtı.  Osmanlı devleti her geçen gün kan kaybederken; hayata atılmaya çalışan Akif Türk milletinin İstiklal Marşını yazacağından habersiz dönemin fikir akımları içerisinde Ümmeti Müslümana faydalı olmak için kafa yormaya başlamıştı. Akif bu dönemde II. Abdülhamit ve istibdat yönetimine muhalif olarak mücadele verdi. Muhalifliği ile bilinen Rasathane müdürü Fatih hocanın teşviki ile İttihat ve Terakki Cemiyetine üye oldu. İstanbul’da bulunan Ziraat ve baytar mektebinden birincilikle mezun olan Mehmet Akif Ersoy birçok devlet görevinde bulundu. En önemli görevlerinden birisi hala arşivlerin tozlu raflarında gün yüzüne çıkmayı beklemektedir. Medine Müdafimi Fahrettin Paşa ile kutsal topraklar olarak adlandırılan Arap coğrafyasında yaptıkları hizmetler Türk tarihine altın harflerle kazınmıştır. Osmanlının dağılma döneminde akla hayale sığmayacak büyüklükte vatanperverlik göstermeleri; bu millet tarafından hiç unutulmadı, unutulmayacak. 

“Korkma sönmez bu şafaklarda” diye başlayan İstiklal Marşımız ilk defa 1 Mart 1921 yılında dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi tarafından Yüce mecliste okundu ve tüm meclisçe ayakta alkışlandı. 12 Mart 1921 tarihinde de Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı bu şiir Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edildi. Bu tarihten itibaren İstiklal Marşını tüm milli günlerde, okullarda, dış misyonlarda, spor karşılaşmalarında hep birlikte yüksek sesle gururla söylemeye başladık, ilelebet de söyleyeceğimiz tek milli marşımız olacaktır. 

Bir İmparatorluk yıkılırken yeni doğan Türk devletinin İstiklal Marşını yazma şerefine nail olan Mehmet Akif Ersoy, “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyerek; Meclisin takdir ettiği para ödülünü giyecek pardösü sü olmamasına rağmen almadı. Mehmet Akif Ersoy kendisinin bu dünyayı terk ettiğinde evlatlarının ya da varislerinin İstiklal Marşını sahiplenerek hak iddia etmemeleri için İstiklal marşını yazmış olduğu Safahat isimli eserin içerisine bile koymadı.

Birazda günlük siyaset diyelim. Seçim sath¬¬-ı mailine girdiğimiz bugünlerde Türk devletinin temeline dinamit koymaya çalışan partiler ile ittifaklar arasında ki pazarlıklar dikkatlerden kaçmamaktadır. HDP denen açık seçik terör seviciliği yapan parti ile HÜDAPAR denen bölücü bölgeci terör sevici başka bir parti seçim pazarının en kıymetlileri gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Türk milletine ve Türk devletine yakışmaz bir şekilde bölücülerin teveccühle karşılanmaları kabul edilemez. Her ikisi de bölücü ve terör sevici. Belki de bu durum %50+1’lik sistemin yanlışlarından birisidir. 

Binde bir oy oranına sahip olanların kendi partilerini vazgeçilmez kıldıkları bu sistemde erken koalisyonlar nedeni ile erken ayrılıklar, erken dağılmalarda olabiliyor. Bunlar hadi olur diyelim ancak birde erken pazarlıklar ve bölüşümler oluyor ki evlere şenlik. Tek adam rejimini kabul etmeyen Meral Hanımın ve Kemal beyin nur topu gibi beş artı iki tane Cumhurbaşkanı yardımcıları oldu bile. Hayırdır! Yimpaş Fuat Oktay diye adlandırdığınız, Cumhurbaşkanı yardımcılıklarını sizler nasıl tanımlayacaksınız. Şorek Davutoğlu, Türksüz Babacan, Madımak Temel, Nurcu Gültekin, İBB’den sorumlu İmamoğlu, Angaralı Yavaş ve Başbakanlıktan sorumlu Akşener mi olacak. Tabii başka katılımcılar yoksa. 

Millet ittifakının bileşenlerinden birisi el âlemin önünde küstüm oynamıyorum tiratları atarken; Cumhur ittifakında da durum pek iç açıcı değil. HÜDAPAR Cumhur ittifakında olacakmış ancak olmayacak gibi de olabilirmiş. Sayın Ali İhsan Yavuzun olduğu seçimlerde neden oluyormuş gibi olamamış gibi şeyler oluyor pek anlamış değilim. Cumhur ittifakının ana bileşenlerinden olan AK Parti ekonomik problemler, uluslararası kaotik durumlar derken birde deprem felaketi ile iyice sıkıştı. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan etrafındaki dalkavuklardan kurtulabilirse bu seçimi almak için mücadele edebilir. Yok bu dalkavuk ordusu ile hareket ederse kazanması mümkün görünmüyor. Ancak Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Kemal Beyinde şansı da az görünüyor. Bu seçim birçok bilinmezliklere gebe olsa da Muharrem İnce hedefe hızla ilerlemekte. Birkaç yıl öncesini hatırlayalım. Macaristan, Bulgaristan ve

Ukrayna’da yapılan seçimler yeni siyasal oyuncular çıkartmıştı. İthal bir oyuncu Cumhurbaşkanı adayıyım diye ortaya çıkar ve Cumhurbaşkanlığına talip olursa şaşırmayın. 

Biz büyük devletiz, biz imparatorluk kuran milletiz falan derken Avrupa’nın, Amerika’nın, Rusya’nın ya da Çin’in itelediği bir siyasal artist tüm dengeleri bozar benden söylemesi.