Türkoğlu! Gördüğün dağı yıkmak kolay, meselemiz saklanan dipsiz kuyularla. Demem o ki; üzümü bir kenara bırak, gel sana Bağban ile olan husumetimizi anlatayım.

Çölde gece, gündüzden çetindir. Bundan sebep, sana su almanı tembihleyenler yanlarında ateş götürürler. O suyu da sana yar etmezler zaten. Fitneyle yoğrulmuş akıl böyle çalışır. Bir de fitneden alınmış akıl var, o da bağdaki üzümün ta kendisi. Kenarda durmaya devam etsin, mevzu bahsimiz Bağban...

Kayıtsız şartsız hakimiyetinin, yüzüncü yılından yüzyıllar önce, imansız kâfire aman vermeyerek vurduğun kılıçlar, nesebi gayrı sahih o sefillere senin bilek gücüyle yenilmeyeceğini öğretti. Beraberinde zekân ve azmini harmanlayıp ortaya koyduğun ilimle kendi iyi niyetine kurban olurken, masaya getirdikleri şırayla "şarap mı yoksa şurup mu" diye oyalandın durdun. Bu da fitneden yorulan akla örnektir de neyse...

Algının dünyasında, dünyanın algısıyla boğuşuyor; nefes alman gerekirken, nefsine takılıyorsun. Burada hatırından çıkarmaman icap eden en önemli husus Hünkâr Hacı Bektaş'ın, Bizim Yunus'a "Nefes mi buğday mı?" demesinin kolay bir sorudan ziyade sağlam bir reçete olduğu. Hikmet, ne büyük lütuf değil mi? Ya da çağdışı olmamak için bilgelik mi deseydim?

Bunları anlatıyorum çünkü diplomalı cahillerin, irfan sahibi köylülere olan düşmanlığına siper ettiğim gençliğimin vebali omuzlarına ağır gelir. Etme eyleme...

Kendi lümpenliklerini levanten tavırlarla ustaca gizledikten sonra, üzerindeki toprağı ve alnındaki teriyle, sana "kirli" gösterilen o köylüler; "Devlet, evlattan evvel gelir." şuuruna sahip. Tüm dünyanın var gücüyle saldırıp da neden kazanamadığını merak ediyorsan, bu şuurun temelinde yatan imandandır.

Necip milletin; çokluktan değil, yokluktan çekinmeyip küfrün karşısında gaza ederken hakkın ve haklının şerefini korudu! “Gaza nedir?”, “Gazi kime denir?” gibi sorularının cevaplarını da çok sevdiğin arama motorlarından öğrenirsin.

Aslanım! El alem kompleksinle(!), cümle aleme izan veren ve cemalin celali olduğunu da bilerek hamd-ü senâlar eden ceddini anlaman nâmümkün. Velakin algının dünyasında, dünyanın algısıyla uğraşırken gönlündeki iman eleği, damarlarındaki kanda akan kudretin ta kendisidir!

O elekten geçtiğinde gerisi kolay:
Zalimin hakkından zulüm gelir.
Şeytan azapta gerektir.