Şöyle bir Ortaköy’de geziyim dedim. Bir iki aile hekimi dostumla konuştum, çay içtik, muhabbet ettik. İkisi de uyuz olmuş, ben de bir şaşkınlık, nasıl yahu?

Dediler günde en az 40-50 vaka uyuza rastlıyoruz.
Vay anam vay!

Gelen uyuz hastalığının çok dirençli olduğunu söylediler; ne ilaç ne bir şey kar etmiyormuş. Kaşınıyor millet, kollar, bacaklar kan revan içinde. Öyle kolay geçen bir illet de değil bu. Ben de oldum bir sene çektim, kaşın kaşın, yatak yorgan onu bunu kaynat.

Sonra gittim Ortaköy’ün en eski eczanelerinden Sevinç Eczanesi’ne. Başladık muhabbete, öyle ya, oradan belli olur dedim. Adını vereyim mi dedim yazı da sağolsun ver İsmail Keleş kardeşim. Başladı anlatmaya...

Günde 20-30 tane uyuz ilacı satıyoruz, ağırlıkla alanlar yabancı uyruklu. Bu ilaçlar da kar etmiyor, özel karışımlar hazırlıyoruz, Sevinç Hanım ile (gerçek eczacılar) O da böceğin çok dirençli olduğunu söyledi. Bu uyuz illeti tenden tene on dakikada bulaşıyormuş. Siz siz olun, toplu taşımada , mağaza kabinde , cafede vs., aman dikkat edin. İki senedir bu iş böyle, abi dedi.
Bir de çoğu kişi gizliyor "uyuz oldum" diyemiyormuş.

Dedim, "Neden önlem alınmıyor?" "İlçe sağlık salgın hastalıklar bölümüne bildirilmesi gerekiyor" dedi. "Bildiriyor musunuz abi?" dedim. "Bildiriyoruz ama bir şey olduğu yok. Çok ciddiye alınmalı, korkunç ve korkunç bir uyuz salgını var. Benden söylemesi, ben oldum bir sene çektim. Allah korusun, bir daha olmak hiç istemem, yarası da öyle kolay geçmiyor bu lanetin iz bırakıyor. böcek tende derin bir tünel kazıyor çünkü ben çok dikkat ediyorum, siz de edin" dedi.

Saglıklı günler...