Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kılıçdaroğlu ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ toplantısında konuştu. Ben de toplantıya katıldım ve yerinde takip ettim.

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu uzun süredir işaret ettiği 3 Aralık tarihinde ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ toplantısında konuştu. Ben de toplantıya katıldım ve yerinde takip ettim.

Öncelikle toplantıda bir güvenlik zaafiyeti olduğunu vurgulamalıyım. Toplantıya davetliler dışında kimsenin kabul edilmeyeceği açıklanmıştı. Ne var ki toplantı salonunun önünde toplanan partililerin oluşturduğu kalabalığa kayıtsız kalınamadı ve kapılar açıldı. Güvenlik önlemleri devre dışı kaldı.

Toplantı salonunun önünde toplanan kalabalıkla konuşma fırsatım oldu. Bence partililer dahi henüz vizyonu anlayabilmiş değil. Bir çoğu hafta sonu etkinliğine katılmış gibi bir hava içerisindeydi.

Toplantı salonu partililerin de girmesiyle hınca hınç doldu. Yerli ve yabancı basının da ilgisi çok büyüktü toplantıya.

Toplantıya dair beni en çok mutlu eden bilime yaklaşım oldu. Beylik laflar, hayali bir düşmana karşı çekilen ‘eyyy’ ler, dolar yakmalar gibi olaylardan sonra gerçek manada bilime güvenen bir proje ortaya konması gelecek adına bana umut verdi. Bazı gazeteciler bu vizyonun halka inmediğini ifade ediyorlar -ki bence haklılar-, bununla birlikte halka inmek için ne yapmak gerekirdi? Kılıçdaroğlu; marketleri mi hedef almalıydı? Soğan depolarını mı basmalıydı? Tanzim satışlar mı kurmalıydı?

Kemal Bey’in konuşmasını özellikle çok dikkatle inceledim. Okuduğu metinden bahsetmiyorum. Konuşmasında ellerine, telaffuzlarına ve mimiklerine odaklandım. İnanılmaz heyecanlı olduğunu sezdim. Elleri ve dudakları titriyordu. Bir çok kelimeyi ve ismi yanlış telaffuz etti. Her günü kameraların önünde geçen, sürekli topluluğa konuşan bir insan normal şartlar altında heyecanlanmaz. Anladığım odur ki Kemal Bey bu vizyonun Türkiye’yi gelecekte çok başka yerlere taşıyacağını düşünüyor ve bu vizyon kendisini heyecanlandırıyor.

Bir süredir muhalefetin üzerinde haklı bir eleştiri vardı. Skeçlere bile konu olmuştu. Sorunlardan bahseden ama çözüm önerileri getirmeyen, proje sunmayan bir muıhalefet eleştirisiydi bu. Bu eleştiriler yavaş yavaş haklılığını kaybediyor. Bilime yakın bir toplumda bu vizyon toplantısı Millî Takım’ın Dünya Kupasını kazanması gibi bir etki yaratabilirdi. Anayasa taslağı ve güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmaları da muhalefetin pozisyonunu çözüm ve umut vadeden noktaya getiren etkenlerden.

Son olarak Jeremy Rifkin ve Daron Acemoğlu’nun etnik kimlikleri üzerinden yapılacak saldırıları Dört Köşe Programı’nda önceden söylemiştim. Bu saldırılar toplantıyla birlikte başladı. “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” diyen Efendimiz (s.a.v.) elbette doğruyu öğütlemiştir. Biz Avrupa’dan bilim anlamında gerideyiz. Sorunu kabul edeceğiz ki, çözümü bulabilelim.