Anı türündeki kitaplara alışık olsak da son dönemde yeni bir alan olarak solun tarihine dair bolca anı kitapları peş peşe yayınlanıyor. Muhtelif örgüt, hareket ve geleneklere, önder, çekirdek kadro ya da “sempatizan” olarak dahil olmuş eski kuşaktan sayısız devrimci, yaşamlarının en canlı dönemi olarak gördükleri ’60’lar ve ’70’lerdeki siyasal mücadele deneyimlerini hatırlayabilmek ve anlatabilmek için son birkaç yıldır birbiri ardına kitaplar çıkartıyorlar.

Bu kitaplar bir yandan gecikmiş bir hasar tespiti çalışması görevi üstlenirken bir yandan da geçmişin deneyimlerinden günümüzdeki devrimci pratiğin nasıl olması gerektiğine dair bir projeksiyon işlevi görüyor.

Ayrıntı Yayınları bu alanda en çok kitabı gördüğümüz yayınevlerinden birisi. Yayınevi’nin “yakın tarih dizisi” bu alandaki boşluğu doldurmak için değerli bir çalışmalar dizisi olarak göz dolduruyor. Aynı zamanda yayınevinin sahibi de olan yazar İlbay Kahraman tarafından başlatılan ve bugüne dek 39 kitap yayınlanan yakın tarih dizisiyle Türkiye’de sol hareketin bilinmeyenleri gün yüzüne çıkıyor. Dizide çıkan grafik-roman “1972”, İlbay Kahraman’ın kaleminden çıkan “Ertan Sarıhan”, “Cepheden Anılar- Orhan Savaşçı'nın THKP-C Anıları” bir çırpıda göze çarpan kitaplar. Yine eşi Şirin Cemgil’in yazdığı “Sinança- Şirin Cemgil Sinan Cemgil'i Anlatıyor”’u,  aynı zamanda çok sevdiğim bir ağabeyim olan gazeteci İbrahim Ekinci’nin TKP-ML TİKKO kurucularından Muzaffer Oruçoğlu ile nehir söyleşisi “Muzaffer Oruçoğlu Anlatıyor” u ve Cihan Alptekin’in ablası Nuran Alptekin Kepenek’in yazdığı “Bizum Cihan”ı da eklemek gerek. Ancak kişisel olarak serideki en önemli kitabın Hüseyin Solgun’un kaleme aldığı “Cevahir” olduğunu söyleyebilirim. Hüseyin Cevahir’in kısa ancak dolu dolu süren yaşamı, Solgun’un birinci ağızdan edindiği tanıklıklar ve dönemin yazılı belgeleri, gazete ve dergilerinden yararlanılarak kaleme alınmış.

Kendisi de Türkiye Devrimci Hareketi’nin önemli isimlerden birisi olan 78 kuşağı temsilcilerinden Hüseyin Solgun, kitabının yazılması nedeni ise şöyle açıklıyor; “Cevahir hakkında çıkan kitapların yetersiz olduğunu fark ettim. Onu, yaşadığı koşullar içinde yeniden anlatan bir kitap gerekliydi. Bu kitap, Cevahir'in kısa yaşamının safhalarını, dönemin olayları içinde, şimdiye kadar ortaya çıkmamış yönlerine vurgu yaparak ortaya koyuyor. Cevahir'in eniştesine yazdığı mektuplar bu çalışmada önemli bir yer tutuyor. Cevahir, bu mektuplarda kendini anlatıyor, hayatının dönüm noktalarına ışık tutuyor. Elbette Cevahir'in edebiyat eleştirmenliği özelliği de anlatılıyor. Bu kitap, özellikle 1965-71 döneminin olayları içinde Cevahir'i anlatmaya çalışıyor”

Özetle diyebiliriz ki İlbay Kahraman’ın kaptanlığında Ayrıntı Yayınları, Türkiye’deki devrimcilerin çoğunun polisin eline geçmesin diye belge biriktirmediği, saklamadığı bir ortamda ufak tefek bilgi kırıntılarıyla veya döneme tanıklık etmiş devrimcilerin anlatımlarıyla benzetme yerindeyse arkeolojik bir çalışma yapıyor. İyi ki Ayrıntı Yayınları var. Olmasaydı koca bir tarihin üstü örtülü kalacak ve gün yüzüne çıkmayacaktı.