Gözetim olgusu, önemli bir denetim türü olarak insanlık tarihi içinde hep var olmuştur. Fakat modern devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, gözetim pratiklerinin biçimi değişmiş, gündelik hayat gelişen teknolojik cihazlarla daha kolay izlenir hale gelmiştir. Gözetim faaliyetlerine ilişkin çeşitlenme tarih boyunca artarak devam etmiş, enformatik devrimi ile birlikte en üst düzeye ulaşmıştır. Bu yüzden günümüz toplumları gözetim toplumları olarak adlandırılmış, artan gözetim faaliyetlerine dikkat çekilmeye çalışılmıştır. Gözetim toplumu kavramı, Bentham’ın mimarisinde, Foucault’un akademik çalışmalarında ve Orwell’ın karşı ütopyasında çok önceleri ele alınmıştı.

Biri Bizi Gözetliyor

George Orwell’in “1984” adlı romanı edebiyat tarihinin en çok okunan eserleri arasında yer alır. Orwell daha yarım yüzyıl öncesinden, insanların gelecekte nasıl sürekli gözleneceğini, ne söylediklerinin, neler yaptıklarının, nereye gittiklerinin nasıl adım adım izleneceğini, “distopya” türünde düşsel bir roman olan 1984‘te tüm insanlara ilan etmiştir.

Orwell, Big Brother figürü ve hem alıcı hem verici görevini üstlenen tele-ekranlar ve gizli mikrofonlarla toplumun üzerinde gözetlenmenin verdiği panoptik iktidar baskısının etkisini anlatır. 

“Panoptikon” ilk kez 1786 yılında Beyaz Rusya’nın güneyindeki Mogilev bölgesinde Krichev malikânesinde tasarlanmıştır. Bu tasarımı ortaya koyan ise Jeremy Bentham’ın kardeşi olan Samuel Bentham’dır. Bizim panoptikon dendiğinde aklımıza gelen ismin Jeremy Bentham olmasının sebebi ise, daha sonra onun gözetim evi olarak tasarlanan panoptikonu Middlesex’te yapılacak hapishane için uyarlamış ve tasarlamaya çalışmış olmasıdır. 

Denetim Toplumu 

Gille Deleuze, gözetim çalışmaları henüz başlamadan içinde bulunduğumuz süreci denetim toplumu olarak tanımlayan düşünürlerden biri idi. Denetim toplumunu bugün gözetim toplumunun daha ilkel şekli olarak da yorumlayabiliriz. Disiplin toplumlarında birey her zaman yeniden, hep yeniden başlamaktadır (okuldan kışlaya, kışladan fabrikaya), oysa denetim toplumlarında kimse herhangi bir şeyi bitirecek durumda değildir. Eğitim sistemi, askeri hizmet, hepsi, evrensel bir deformasyon sistemine benzer tek ve aynı modülasyon içinde bir arada var olan metastaz konumları gibidirler.

Gözetleme Kapitalizmi Çağı

Harvard Business School profesörü Shoshana Zuboff, bu yüzyılda eşine az rastlanan bir titizlik ve maharetle kaleme aldığı “Gözetleme Kapitalizmi Çağı” adlı kitabında, Silikon Vadisi devlerinin başını çektiği yeni bir iktisadi anlayışın peşine düşüyor. Verinin yeni altın olduğu bir çağda, insan davranışlarını gözetlemeyi, analiz etmeyi ve bunların üzerinden servet edinmeyi hedefleyen küresel çapta bir madencilik hareketi. Kişisel verilerimiz, konum bilgilerimiz, internet alışverişlerimiz, arama geçmişimiz, robot süpürgemizin hareketleri ya da her an her saniye nabzımızdan haberdar olan akıllı saatimiz… Ürünleriyle hayatlarımızı kolaylaştırmaları karşılığında yaşamlarımızın, hatta bedenlerimizin neredeyse tüm detaylarını kapalı zarf içinde teslim ettiğimiz bu şirketler, bu davranış “hammaddesini” reklam gelirine çevirerek muazzam gelirler elde ediyor. Üstelik bununla yetinmiyor ve bu gücü kitleler üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir kontrol mekanizmasına dönüştüren altyapıları da hiç durmadan inşa edip geliştiriyorlar. Bu yeni kapitalizm formunu anlamak için tarihe başvurmayı da ihmal etmeyen Zuboff, artık teknoloji dünyasının standart donanımı haline gelen bu gözü kara metodu tüm şeceresiyle ortaya döküyor. Hem de insanlık onuruna yakışan bir geleceğin halen mümkün olduğundan bir an bile şüphe etmeden yapıyor bunu.

Piyasa ekonomisinin geleceğindeki esas sıkıntı veri, bilgi ve gözetleme gücünün yoğunluğudur. Sadece mahremiyetimiz değil, bireyselliğimiz de risk altında. Bu rahat okunabilir ve düşünmeye sevk edici kitap bizi bu varoluşsal tehlikelere karşı uyarıyor.